AK Parti'nin, milletin inancından, umutlarından, özleminden doğan bir parti olduğunu ifade eden Yıldırım, "AK Parti millete hizmet sevdasının adıdır. Millete duyduğumuz sonsuz güveni milletimiz asla karşılıksız bırakmadı. Biz de AK Parti hükümetleri olarak bugüne kadar canla başla çalışarak milletimizin bize duyduğu bu güvene layık olmak gayretindeyiz" dedi.
Zorlu ve sorunlu bir coğrafyanın ortasında bulunulmasına rağmen istikrarlı bir Türkiye'nin bulunduğunu vurgulayan Yıldırım, dün olduğu gibi bugün de ülkenin adalete, istikrara ve refaha kavuşması için var güçleriyle çalıştıklarını söyledi.
Milletin birliği, dirliği ve huzurunun her zaman öncelikleri olduğunun altını çizen Yıldırım, "Kriz üretenler, kaos siyasetinden medet umanlar AK Parti'nin kararlı tutumu sayesinde hep ama hep kaybetmeye mahkum oldular. Çıkarılan her krizin ardından çok şükür ki kazanan millet oldu, demokrasi oldu. Bugün Türkiye düne göre daha güçlüdür. Ekonomiyle, yatırımlarla, büyük projelerle daha güçlüyüz elhamdülillah. Zira biz millete efendilik yapmaya değil hizmet yapmaya geldik. Mevlam bizi milletimize hizmet etme şerefinden alıkoymasın. Vatandaşların huzuru için çıktığımız bu yoldan bizi ayırmasın." dedi.
Yıldırım, 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında Türkiye'ye gelerek dayanışma gösteren ülkelerin yöneticileriyle görüşmelerin yoğun şekilde sürdüğünü, Afyonkarahisar'da 25. istişare toplantılarını gerçekleştirdiklerini kaydetti.
AK Parti'nin temellerinin atıldığı Afyonkarahisar'ın kendileri için ayrı bir yerinin bulunduğunu belirten Yıldırım, iki gün süren istişare toplantılarında milletin kendilerinden beklentisini gözden geçirdiklerini ifade etti.
Ülkenin geleceğine dönük ihtiyaçlarını, milletin kendilerinden ne beklediğini gayet iyi bildiklerinin altını çizen Yıldırım, "Başkaları çamur siyaseti yapabilir. Lafla siyaset gemisini yürütmeye, çamur atarak, iftira atarak gündemde kalmaya çalışabilir. AK Parti olarak biz millete verdiğimiz sözleri yerine getirmek için gece gündüz demeden çalışmaya, bize tevdi edilen emanetin hakkını vermeye devam edeceğiz." dedi.
TÜRKİYE KÜRESEL FİRMALARIN YÖNETİM ÜSSÜ
İstanbul'da gerçekleştirilen ve Türkiye'de 8 yıldır devam eden Türkiye Yatırım Danışma Konseyi toplantısında 9'uncu kez 21 büyük küresel firma ile bir araya geldiklerini belirten Yıldırım, şunları kaydetti:
"Bu firmaların toplam cirosu 20 milyar dolar civarında. 1,5 milyon insana iş veriyorlar. Bu toplantıda gördüğümüz en önemli hususlardan bir tanesi FETÖ terör örgütünün ve onun uzantılarının ısrarla yaymaya çalıştığı 'Türkiye'de ekonomi bozuluyor, istikrarsız bir döneme doğru gidiyor' algı propagandasının aksine küresel yatırımcılar, Türkiye'ye olan güveninin artarak devam ettiğini ve yeni projeler yapma yönünde iradelerini ortaya koydular. Özellikle büyük firmalar sadece Türkiye'de değil, Türkiye'yi bölge için, Orta Asya için, Ortadoğu için, Afrika için ve balkanlar için bir yönetim üssü haline getirmeye karar verdiler. Bunlardan bir kısmı zaten altyapılarını kurdular. Türkiye'den 80-90 ülkedeki faaliyetlerini yönetiyorlar. İşte Türkiye'nin istikrarla, güvenle geldiği nokta budur. Sadece Türkiye'de küresel yatırımlar yapılmıyor, aynı zamanda Türkiye üzerinden bölgedeki bütün yatırımlar izleniyor, kararları veriliyor."
Yıldırım, söz konusu toplantıda ekonomiyle ilgili yapısal reformlar, orta vadeli program ve 2017 bütçesi başta olmak üzere bütün güncel ekonomik konuların da ele alındığını vurguladı.
Birçok ülkeden gelen konsey üyelerinin, Türkiye ekonomisinin ve yatırımların artırılmasına yönelik düşüncelerini de dinlediklerine işaret eden Yıldırım, "2009 küresel krizinin Türkiye'de çok hafif geçmesi ve sayın cumhurbaşkanımızın dediği gibi krizin Türkiye'den teğet geçmesinin arkasındaki en önemli husus Türkiye'nin krizde yatırımlara hız vermesidir. Bölünmüş yollar, havaalanları, barajlar, hastaneler, okullar, altyapı, üstyapı tesisleri krize rağmen devam etmiş, krizin getirdiği durgunluk ortadan kalkmıştır. Bu şekilde Türkiye 2009 hariç dünyada 27 çeyrek üst üste büyümeyi gerçekleştiren ender ülkelerin başında gelmiştir. Türkiye'nin orta ve uzun vadede gerçek üretime ve istihdama dayalı bir yatırım stratejisi olduğu bir kez daha orada teyit edildi." ifadelerini kullandı.
Başbakan Binali Yıldırım, savunma sanayi icra komitesi toplantısında da çok önemli kararlar aldıklarını söyledi. Söz konusu kararlar çerçevesinde savunma kabiliyetinin güçlendirilmesi, caydırıcılık altyapısın geliştirilmesi için 26 projenin onayını verdiklerini ifade etti. Bu projelerin toplam maliyetinin 4 milyar 100 milyon dolar olduğunu belirten Yıldırım, şöyle devam etti:
"Bu toplantıda ayrıca Türkiye'nin de içinde olduğu F 35 uçaklarının ilk partisinin 2021 yerine 2018'de Türkiye gelmesi konusunda kararımızı aldık. Yeni nesil birleşik savaş uçakları projesiyle Türkiye savunma kabiliyetini artırmış olacak. Bunun yanı sıra da bölgedeki istikrara, güvene, barışa önemli bir katkı sağlayacak. Unutmayalım ki bu en modern uçakların yapımında Türkiye de var. Yapılacak her uçağın yüzde 50 maliyetini oluşturan parçalar Türkiye'de yapılacak, Türkiye'den gidilip orada monte edilecek. AK Parti iktidarı döneminde son 14 yılda savunma sanayisine yapılan yatırımların tutarı 35 milyar dolardır. Bugün artık Türkiye helikopterini yapacak duruma geldi, tankını yapacak duruma geldi, her türlü konvansiyonel savunma araçlarını, gemilerini yapacak duruma geldi. Şimdi inşallah uçağını da yapacak ve Cumhuriyetin 100. yılında tamamen yerli ve milli Türk mühendislerinin alın teriyle, akıl teriyle üretilmiş kendi jetimiz de semalarda uçacaktır."
Vatan savunması için fedakarca görev yapan Silahlı Kuvvetler'in donanımını güçlendirmek amacıyla önümüzdeki süreçte birçok çalışma yapılacağını belirten Başbakan Yıldırım, güvenlik güçlerinin terörle mücadelede ellerini güçlendirecek her türlü ihtiyacın eksiksiz tamamlanacağını vurguladı.
Çalışmalarda yeni teknolojilerden daha fazla fayda sağlanması için Ar-Ge'ye ayrılan kaynağın artırılmasına karar verdiklerini aktaran Yıldırım, Savunma Sanayii Müsteşarlığı'nın gelecek 4 yıl için Ar-Ge faaliyetlerine 650 milyon dolar kaynak ayıracağını bildirdi.
Geçtiğimiz cumartesi günü milletçe büyük bir coşkuyla Cumhuriyetin 93. yıl dönümünün kutlandığını hatırlatan Başbakan Yıldırım, "Başta cumhuriyetin kurucularından Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, bu ülkenin istiklali, istikbali için hayatlarını ortaya koyan, yine 15 Temmuz darbe girişiminde göğüslerini tanklara, uçaklara siper eden bütün şehitlerimize Allah'tan rahmet, gazilerimize hayırlı uzun ömürler diliyorum. O günden bu güne vatanını, milletini, istiklalini koruma uğrunda canını feda eden bütün şehitlerimizi bir kez daha rahmetle minnetle anıyorum." ifadelerini kullandı.
"Geçmiş nesillerden devraldığımız cumhuriyeti aynı şuurla gelecek nesillere taşımak için ant içtik ve bu andımızı Cumhuriyetimizin 93. yıl dönümünde tekrar dile getirdik." diyen Yıldırım, cumhuriyetin büyük hedefleri gerçekleştirme yolunda kararlılıkla yürümeye devam edileceğini kaydetti.
Türkiye'ye yakışan dev eserlerle geleceğe güçlü adımlarla yürüdüklerini ifade eden Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bunun bir nişanesi olarak yine aynı gün, 29 Ekim'de Sayın Cumhurbaşkanımızın da katılımıyla Ankara Yüksek Hızlı Tren Gar açılışını gerçekleştirdik. Bu gar binası 200 bin metrekare kapalı alanı, 2 bin araçlık otoparkıyla Avrupa'da 6. büyük tren garıdır. Nasıl Türkiye hızlı trende Avrupa'da 6. sıradaysa gar binası olarak hem büyüklüğü hem de mimarisiyle Avrupa'nın 6. büyük garını baş şehrimize kazandırdık. Hayırlı uğurlu olsun. Bu gar binası sadece yolcuların altı perondan binip, seyahat edecekleri bir yer değil. Bu gar binası aynı zamanda 24 saat 150 bin kişinin gelip gideceği bir yaşam merkezi olacak. Ankara Yüksek Hızlı Tren Garı'yla beraber demiryollarında son yıllarda ortaya koyduğumuz atılım daha da ileriye gidecek ve ülke nüfusunun yüzde 55'ini oluşturan 14 ilimize hızlı tren hatları yayılacaktır. Bütün hızlı tren hatlarının buluştuğu yer Ankara olacak. Ankara sadece resmi başkentimiz değil, hızlı tren hatlarının da başkenti haline gelecek. Hayırlı uğurlu olsun."
YEDİ TEPELİ İSTANBUL'A, YEDİ BÜYÜK PROJE KAZANDIRIYORUZ
Yürütülen faaliyetlerin bununla sınırlı olmadığını belirten Başbakan Yıldırım, 30 Ekim'de gerçekleştirilen İstanbul Genişletilmiş İl Danışma Meclisi Toplantısı'nda ele alınan konulara değindi.
Toplantıda, bir dünya şehri olan İstanbul için geleceğe yönelik yatırımların, mega projelerin gözden geçirildiğini anlatan Yıldırım, şunları söyledi:
"Yedi tepeli İstanbul'a, yedi büyük proje kazandırıyoruz. Bunlardan 5'i bitti. Ankara-İstanbul Hızlı Tren Projesi, Marmaray, Yavuz Sultan Selim Köprüsü, İzmir-İstanbul Otoyolu ve Osmangazi Köprüsü. Osmangazi Köprüsü, dünyanın dördüncü büyük köprüsü. Avrasya Tüneli. Bunu da biliyorsunuz 20 Aralık'ta açarak, inşallah İstanbulluların hizmetine sunacağız. Avrasya Tüneli deyip geçmeyin, iki kıtayı iki dakikada geçeceğiniz, denizin altında 106 metre derinlikten seyahat edeceğiniz bir projeden bahsediyoruz. Dünyada bu derinlikten geçen başka hiçbir denizaltı tünel yok. En derini Amerika'da, 44 metre. Türkiye'nin farkı da bu olsun dedik. Biz, inanıyoruz ki zor hemen yapılır, imkansız biraz zaman alır. İşte bu proje öyle bir proje. AK Parti'nin hizmet anlayışı budur."
KANAL İSTANBUL PROJESİ
İstanbul'a yönelik diğer iki mega projeye de değinen Başbakan Binali Yıldırım, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Bir tanesi dünyanın en büyük havalimanı. Başladığımızda bazılarının alay ettiği, bazılarının da Gezi olaylarıyla protesto edip, yapımını engellemeye çalıştıkları 200 milyon yolcu kapasiteli havalimanının da ilk etabını 26 Şubat 2018'de hizmete alıyoruz. Bu haliyle bile 90 milyon kapasiteyle dünyanın en büyük havalimanı olma özelliğine sahip. Geldik diğer büyük projeye, yedinci büyük eser Kanal İstanbul. Kanal İstanbul'un çalışmasını da Ulaştırma Bakanlığımız büyük ölçüde tamamladı. İnşallah yakın zamanda bunun için de adımları atacağız. Kanal İstanbul sadece bir su yolu projesi değil, aynı zamanda İstanbul'un güzelliklerine güzellik katacak bir yaşam merkezi haline gelecek. Böylece Cenabı Mevlamızın bize bahşettiği o güzel boğaz, bugün içinde bulunduğu tehlikeden kurtarılmış olacak. Bütün yanıcı, patlayıcı malzeme taşıyan gemiler Kanal İstanbul'a yönlendirilmiş olacak."
'ÇANAKKALE GEÇİLMEZ' DEDİK, AMA DÜŞMANA GEÇİLMEZ
Geçtiğimiz günlerde Çanakkale 1915 Köprüsü'nün ihalesine çıkıldığını anımsatan Yıldırım, "İnşallah bir aksilik olmazsa 2017, 18 Mart'ta ilk kazmayı vuruyoruz. 'Çanakkale geçilmez.' dedik ama düşmana geçilmez. Dost için köprüyle de geçilir, gemiyle de geçilir, havadan da geçilir." dedi.
Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bütün bu işler nasıl oluyor. Türkiye'de ne değişti, Türkiye petrol mü buldu, doğalgaz mı buldu, gömü mü buldu? Bunların hiçbiri yok. Zihniyet değişti zihniyet. Ülkesini, milletini seven, milleti hizmeti ibadet gibi gören AK Parti geldi. İstikrar geldi, güven geldi, bütün yollar açıldı. Yolları böldük hayatları birleştirdik, yolları böldük milleti birleştirdik, gönülleri birleştirdik. Bölünmüş yollar hayat kurtarıyor. Bölünmüş yollarda trafik yüzde 100'ün üzerinde aktı. Motorlu araç sayısı 8 milyondan, 20 milyonun üzerine çıktı. Ama ölümlü kazalarda hayatını kaybeden insan sayısı yüzde 63 azaldı. Bırakın bu kadar insanın hayatını kurtarmayı eğer bu yollar bir insanın hayatını kurtarmaya vesile olduysa bunun bedeli cihanda ödenmez. Bir dünyaya bedeldir, bir cihana bedeldir. Ne diyor bizim ecdadımız, 'İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.' AK Parti'nin de felsefesi budur, anlayışı budur, hizmeti budur."
Başbakan Yıldırım, "İşler yoldan, havadan, köprüden, tünelden olunca kolaylaşıyor. O zaman rahat konuşuyoruz. Hafızadan gelen bir şey var. Semiha Hanım diyor ki 'Ya ben haberleri izlerken başbakanın haberleri ilgimi çekmiyor. Ulaştırma Bakanının haberleri olunca daha çok ilgileniyorum.' Onun kafasında biz halen Ulaştırma Bakanı olarak duruyoruz. Neyse, ne yapalım. Elbet bir gün o da kabul edecek." diye konuştu.
Bu sırada partililerin "Hökümet seninle gurur duyuyor." sloganlarına Yıldırım, "Hökümet' diyor bak. Bunun hikayesini biliyor musunuz? Refahiye, benim doğduğum ilçe, orada köylülerin haftada bir alışveriş yapmak için gittiği ilçemiz. Başka hiçbir yeri görmedikleri için 'hökümet' diyorlar oraya. En büyük yer orası. O zamanlar. Oradan beri adı Refahiye'nin adı 'hökümet'tir." karşılığını verdi.
Yıldırım, geçmişte vesayet odaklarının her 10 yılda bir darbe yaparak, ülkenin gelişmesini istemediklerini, Türkiye'yi ekonomik, siyasi, sosyal istikrarsızlığa mahkum etmek istediklerini belirtti.
Vesayet odaklarının siyasinin güçlenmesini, demokrasinin gelişmesini, istikrarlı ve güçlü hükümetlerin kurulmasını hiçbir zaman istemediklerini dile getiren Yıldırım, "O dönemde vesayet odakları kendi çıkarlarını korurken, milletin geleceği, refahı, kalkınması adına hiçbir şey yapmadılar. AK Parti'nin 2002'de milletle başlattığı bu büyük değişimle nihayet milletimiz kazanmaya, vesayet odakları kaybetmeye başladı. Yapacağımız anayasa değişikliğiyle vesayet odaklarına son darbeyi vurmuş olacağız ve vesayeti Türkiye demokrasisinin gündeminden çıkaracağız." diye konuştu.
AK Parti'nin, 2002 yılında yapılan seçimde 363 milletvekili ile iktidar olduğunu ve memlekete hizmet etmek için kolları sıvadığını anlatan Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Ankara'ya gelir gelmez, sağdan soldan kafayı uzatanları gördük; 'Hoş geldiniz, yeni ortağınız biziz'... Kardeşim ne ortağı? Biz milletten aldık yetkiyi, siz nereden çıktınız? Ama Ankara'da böyle vesayet odakları eskiden beri hep var olmuştur. Ancak AK Parti, 14 yıllık iktidarında iki şeyi başardı. Yılmadan, yorulmadan millete hizmet etmek, Türkiye'nin geri kalmış bütün meselelerinin üzerine gitmek, eğitimde, ulaşımda, sağlıkta, tarımda, ekonomide ülkenin, milletin yüzünü güldürmek. Ama bunları yaparken önümüze çıkan o gizli ortakları, o vesayet ortaklarını da birer birer icabına bakarak bugünlere geldik."
Yıldırım, ilk önce cumhurbaşkanlığı seçiminde vesayet odaklarının engelleriyle karşılaştıklarını söyledi. Anamuhalefet partisinin bu odakların ana sponsorluğunu yaptığını ifade eden Yıldırım, bu odakların 367 icadı ile AK Parti'ye cumhurbaşkanı seçtirmemek için harekete geçtiğini, daha sonra iktidar partisini kapatmaya çalıştığını belirtti.
Bu konuda da başarılı olamayan odakların yargı yoluyla vesayet kurmaya çalıştıklarını, ancak bu alanda da başarısız olduklarını aktaran Yıldırım, şunları söyledi:
"Fakat bu sefer makas değiştirdiler. Vesayetçiler değişti, zihniyet değişmedi, taşeronlar değişti. Bu sefer FETÖ'cüler piyasaya çıktı ve onlar da Gezi ile, 17 Aralık ile vesayet yoluyla iktidarı ele geçirmeye çalıştılar. Bir kez daha püskürtüldüler. Ama durmadılar, güçlerini topladılar, 15 Temmuz'da finale çıktılar. 15 Temmuz'da da millet de meydana indi, onlara dersini verdi."
DEVLET BAHÇELİ'YE TEŞEKKÜR
Yıldırım, bölücü terör örgütleriyle amansız bir mücadele içinde olduklarını, ancak bu mücadelede gereken desteği göremediklerini ifade ederek, "İlk günden milli birlik, kardeşlik ruhuyla darbeye karşı bir araya geldik. Fakat sonra ne oldu, ne bitti ana muhalefet partisi lideri, bu Yenikapı ruhundan ayrılmak için binbir bahanenin peşine takıldı. Bu konuda o günkü duruşunu bugün de aynen devam ettiren MHP'ye teşekkür ediyorum. Bu konudaki millet, memleket, menfaatini ön plana alan ve bu yönde sorumlu davranış gösteren Sayın Bahçeli'ye teşekkür ediyorum." dedi.
Başbakan Yıldırım, AK Parti olarak Yenikapı ruhunu korumaya devam edeceklerini bildirdi.
ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ
Gündemde anayasa değişikliği olduğuna değinen Yıldırım, sadece AK Parti'nin değil, 14 yıldan beri tüm partilerin darbe anayasasının değişmesini istediğini söyledi.
Seçimlerde de anayasa değişikliği için vaatlerde bulunduklarını hatırlatan Yıldırım, AK Parti'nin söylediklerini yapan, yapamayacaklarını söylemeyen bir parti olduğunu kaydetti.
Anayasa değişikliğiyle ilgili sözün de yerine getirilmesi gerektiğinin altını çizen Yıldırım, şu değerlendirmede bulundu:
"Anayasa değişikliğini referanduma götürecek sayımız yok. 330 ve üstü olacak ki referanduma gitsin, referandumda da millet kararını versin. Biz partilerden şunu istiyoruz; 'Bizim istediğimiz gibi bir anayasayı gelin, oylayalım da yapalım' demiyoruz. Bir anayasa değişikliği teklifimiz var, buyrun siz de teklifinizi getirin, vatandaşa gidelim, işin sahibine gidelim, vatandaş hangisini onaylarsa başımız, gözümüz üstünde yeri var. Bundan daha açık, daha demokratik bir teklif olabilir mi? İşte şimdi sırası, bütün partilerin katılımıyla bir anayasada uzlaşalım. Esas olan bu."
CHP'nin, AK Parti ne söylerse karşı bir tavır sergilediğini ifade eden Yıldırım, şöyle devam etti:
"CHP temelden karşı. Onlar aynen Çarşı gibi her şeye karşı. Biz ne söylersek, tam tersini söylüyorlar. Bununla da siyaset yaptığını zannediyor. Kardeşim gelin memleket meselelerinde bir araya gelelim. Siyaseti bir tarafa bırakalım. Siyaset yapacaksak seçim meydanlarında gideriz anlatırız. Millet ne diyor? 'AK Parti'nin dediği daha doğru, bunlar devam etsin' diyor, 'Siz biraz daha bekleyin' diyor. Türkiye'de istikrar var AK Parti ile, CHP'de de istikrar var Kılıçdaroğlu ile. Yani orada da istikrar devam ediyor. Seçim geçiyor, bir şey değişmiyor. Allah selamet versin, bizim onların işine karışacak halimiz yok. İşimiz başımızdan aşkın."
Yıldırım, bu hafta Meclis'te bütçe maratonunun başladığını anımsatarak, kanun tasarı ve tekliflerinin de Meclis gündeminde yer aldığını ve yoğun bir haftanın kendilerini beklediğini söyledi.
Meclis'te gensoru görüşmelerinin olacağını da belirten Yıldırım, "Meclis çalışmalarını engellemek için iki bakan arkadaşımız hakkında da gensoru görüşmeleri var. Bu sene biraz erken indiler piyasaya, mevsimsiz indiler. Ama siz onlara dersini verirsiniz. Buna inanıyorum." ifadelerini kullandı.
Yıldırım, gensorunun ciddi bir iş olduğunu engelleme aracı olarak kullanılmaması gerektiğine işaret ederek, "Eskiden gensoru dediğin zaman millet nefesini tutar, bu gensorunun sonucunu beklerdi. Şimdi yalama ettiler, gensoruyu da yalama ettiler. Ne zaman geliyor, ne zaman görüşülüyor kimsenin ilgilendiği de yok. Siz bu kadar sulandırırsanız olacağı bu. Neyin gensorusunu veriyorsun kardeşim. Beş ay geçmiş, beş ayda başımıza gelmeyen iş kalmamış. Başımıza gelen pişmiş tavuğun başına gelmemiş. Neyin gensorusunu veriyorsun? 15 Temmuz darbe girişiminin gensorusunu mu veriyorsun? Onun cevabını millet verdi, meydanlarda verdi." diye konuştu.
Dostlukları arttıracaklarını, düşmanlıkları azaltacaklarını belirten Yıldırım, böyle yola çıktıklarını, bu yolda da kararlılıkla ilerlediklerini vurguladı.
VATANDAŞIN BU FERYADINA KULAK TIKAYACAK DEĞİLİZ
Başbakan Yıldırım, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin, bugün partisinin grup toplantısında, idam cezası konusundaki sözlerini anımsattı. "İdam meselesi, bir anayasa meselesidir ve anayasada bir uzlaşma meselesidir." diyen Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Diğer siyasi partilerle bu konuda bir mutabakat sağlanırsa milletin umumi arzusu olan, sınırlandırılmış bir düzenleme yapılabilir. Sınırlandırılmış düzenlemeden kastımız ne? Bu ne zaman gündeme geldi? 15 Temmuz darbe girişiminde gündeme geldi. Tabii canı yanan millet, şehitlerimiz, gazilerimiz var. Bunların cezasız kalmamasını istiyor. Haklı olarak adaletin yerini bulmasını ve bunun gibi alçak girişimlerin bir daha olmamasını istiyor. Bu talebe, vatandaşın bu feryadına kulak tıkayacak değiliz. Bu bilinmelidir. Ancak bunu da tek başımıza yapamayacağımızı ve bu yapılan düzenlemenin de geriye doğru işlemeyeceğinin de bilinmesini isteriz. Bu çerçevede tabii ki Sayın Bahçeli'nin düşüncesini dikkate alacağız. Biz de anayasada gerekli teklifimizi bu doğrultuda yapacağız."
AK PARTİ, ZAMANIN RUHUNU TEMSİL EDİYOR
Bütçeye de değinen ve tamamen yatırıma odaklı olduğunu vurgulayan Yıldırım, enflasyonun yüzde 7,5 olmasına karşın, 2017 Bütçesi'nde yatırım ödeneklerinin yüzde 30 artırıldığını, buna "Yap-işlet-devret" gibi alternatif finans metotlarıyla yapılan yatırımların dahil olmadığını aktardı.
Başbakan Yıldırım, 2002'de bütçedeki 100 liralık her gelirin 86 lirasının faize gittiğine işaret ederek, "Bugün 2017 Bütçesi'ne baktığımızda 100 liralık gelirin sadece 11 lirası faize gidiyor. 86'dan 11'e inmiş. Geriye kalan 89 lirası da eğitime, sağlığa, yatırıma, refaha, kalkınmaya harcanıyor. 2017 Bütçesi'nde en büyük payı eskiden olduğu gibi yine eğitime ayırdık. 2017'de eğitime harcayacağımız bütçe 122 milyar lira olacak. Kamu yatırımları içerisinde en yüksek pay yine şüphesiz Ulaştırma Bakanlığının, diğer adıyla yatırımın olacak." ifadelerini kullandı.
AK Parti'nin millet iradesinin ta kendisi olduğunu belirten Yıldırım, "Her icraatımızda 'Ey aziz millet, yetki de senindir, karar da senindir' dedik, selam durduk, desteğimizi aldık, duamızı aldık, yolumuza devam ettik. Biz sonuna kadar ülkemize, milletimize hizmet etmeye devam edeceğiz. Politikalarımızı milletimizle birlikte milletimiz için yapacağız." dedi.
Yıldırım, bir kesimin ve zümrenin değil milletin iktidarı olan AK Parti'nin, zamanın ruhunu temsil ettiğini, yerel değerlerle evrensel değerlerin, gelenekle geleceğin buluştuğu adres olmayı sürdürdüğünü vurguladı.
AK Parti'nin, yeni çağın siyasi hareketi olmayı başardığını belirten Başbakan Yıldırım, "Aziz milletimiz, bizlere verdiğiniz destek ve güven için sizlere sonsuz şükranlarımızı sunuyoruz. Güven ve desteğinize layık olmak için çalışmalarımıza canla, başla devam edeceğimizden emin olabilirsiniz. Her şey millet için, her şey Türkiye için." ifadesini kullandı.
Yıldırım, anayasa değişikliğinde sona gelindiğini belirterek, hazırlıklarını tamamladıklarını ve Meclis'e getireceklerini bildirdi.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin bu konuyla ilgili beyanatlarının, kendilerinin hazırlıklarına zemin oluşturduğunu belirten Başbakan Yıldırım, "Çünkü, en azından 330'a erişmek ve üstüne çıkmak için, MHP'nin desteği önem arzetmektedir. MHP'nin hassasiyetini dikkate alarak - azami oranda - bir hazırlık içerisinde çalışmalarımızı tamamladık. Bundan sonrası Meclis'in bileceği iştir. Meclis eğer önümüzü açarsa, meydanlara, milletin önüne bu teklifi götürmeye imkan sağlarsa ki biz buna inanıyoruz. Çünkü, vekiller asillerin üstünde değildir, asillere gidecek bir metni vekillerin durdurması, siyasetin de milli iradenin de ruhuna pek uygun olmaz. O yüzden getireceğimiz bu teklifle inşallah, ülkemizde anayasa ve sistem konusundaki bu anlamsız tartışmalara noktayı koymuş olacağız." diye konuştu.
Başbakan Yıldırım, son zamanlarda terörle mücadelede önemli mesafeler aldıklarını, özellikle kırsal kesimde terör örgütünün direncini kırdıklarını vurgulayarak, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Şehirlerde bunların yaptığı şeyleri biliyorsunuz. Neler yaptılar? Şehirlerde hendekler kazdılar, el yapımı patlayıcılar yerleştirdiler, bütün orada yaşayan vatandaşlarımızın binalarını başlarına geçirdiler. Bütün şehirler temizlendi, kırsal da adım adım temizleniyor. Şimdi Sur, Silopi, İdil, Şırnak, Nusaybin, Yüksekova ile terörün yıkıp yaktığı bütün yerlerde yeni binalar yapıyoruz. 36 bin konut başladı, bir yıl içerisinde bunların tamamı bitirilmiş olacak. Vatandaşlarımız eskisinden daha güzel evlerine geçip oturacaklar. Altyapı tamamen yenileniyor, bununla da kalmıyoruz. Aynı zamanda yöreye yönelik muazzam bir yatırım ve teşvik paketi ilan ettik. Bununla ilgili özel tedbirler aldık, burada fabrikalar kurulacak, artık gençlerimiz dağ yerine buralarda hayatını kazanacak, geleceğe buralarda hazırlanacak. "
"Geçen yılın ağustos ayı ile bu yılın ağustos ayı arasında, dağda teröre katılan gençlerin sayısı 10 kat düştü, daha önce 4 bindi yıllık, 470'lere düştü. Geçen yılın bir ayında 400 civarındaydı, 70'e düştü." diyen Başbakan Yıldırım, şunları söyledi:
"Önemli ölçüde, artık terör örgütü gençlerin aklını çelip kandırarak dağa çıkaramıyor. Yöre halkı tercihini yapmıştır; tercih milletten, tek Türkiye'den, tek bayraktan, tek milletten yanadır. Yöre halkına gösterdiği cesaret, vatanseverlik ve bayrak aşkından dolayı şükranlarımı sunuyorum. Terör örgütleri şunu bilmelidir: Mücadelemiz, her bir vatandaşımız güvende oluncaya kadar devam edecek. Mücadelemiz güvenlik güçlerimize, askerimize, polisimize, jandarmamıza, korucumuza silah doğrultmalar bitinceye kadar, bir daha silahlı kalkışma olmayıncaya kadar devam edecek. Burada asla ve asla bir tereddütümüz olmasın."
BU SORUNU ORTADAN KALDIRMAK HÜKÜMETİMİZİN BOYNUNUN BORCU
Başbakan Binali Yıldırım, hedeflerinin yöre halkı başta olmak üzere, milleti terör belasından kurtarmak olduğuna işaret ederek, "Bugün artık yöre halkı şunu iyi biliyor: PKK'nın, terör örgütünün Kürtler diye bir derdi, sorunu yok. Ancak orada yaşayan vatandaşlarımızın PKK gibi bir sorunu var, bu sorunu ortadan kaldırmak Hükümetimizin boynunun borcu. Hedefimiz terör örgütünü milletin, devletin arasından bunları çıkarmak, milletle devleti tekrar buluşturmak. Bunu büyük oranda başardığınızı düşünüyoruz ama yapacağınız çok daha şey var. Hem doğuda hem batıda hem kuzeyde hem güneyde, milleti bir ve beraber yapmak ve güçlü Türkiye ile yolumuza devam etmek." değerlendirmesinde bulundu.
AK Parti İstanbul İl Başkanlığında yaptığı konuşmada, "(diğer siyasi partileri kastederek) arkadaşlar diyor ki 'başkanlık gelirse Türkiye bölünür.' Ben de dedim ki (aksine başkanlık olmazsa bölünme riski var.)" dediğini anımsatan Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bunu ele doladılar, malzeme bulmuş gibi, mal bulmuş mağribi gibi. Efendim, bölünmeyle tehdit ediyor. Başbakan Türkiye'yi başkanlıkla, bölünmeyle tehdit ediyor. Arkadaşlar, 7 Haziran'ı unuttuk mu? Daha dün gibi, 7 Haziran sonrası Türkiye'nin siyasi manzarasını ne çabuk unuttunuz? Hükümet kurulamıyor. Temmuz ayında, 'Türkiye partisiyiz, Türkiye'nin partisiyiz, ayrılıkçı, gayrılıkçı değiliz' diyenler, nasıl gittiler, terör hareketini, silahlı çatışmayı tekrar başlattılar. Nereden cesaret aldılar? Çünkü, Türkiye'de istikrar kaybolmuştu. Türkiye'nin bulunduğu bölge itibariyle güçlü bir yönetime ihtiyacı var.
Her zaman tek başına iktidar çıkaran bir sisteme ihtiyacı var, aksi halde bu topraklarda güçlü kalmak ve mücadele etmek kolay değil. Benim dediğim budur; güçlü iktidar, Türkiye için vazgeçilmezdir. Türkiye'nin birliğini, beraberliğini, kardeşliğini ancak tek başına güçlü siyasi iktidarla sürdürebiliriz. Aksi halde Türkiye'yi bekleyen birçok iş ve dış tehditler mevcuttur. Bunun neresi tehdittir, neresi bölünmeyle halkı tehdittir? Aksine başkanlık olursa birlik, beraberlik olur, Türkiye her türlü tehdite karşı daha güçlü olur, dediğimiz budur. Onun için bu meselenin oraya buraya çekilip, farklı anlamlar yüklenmesini asla ve asla tasvip etmiyoruz."
CUMHURİYET GAZETESİ YÖNETİCİSİ VE YAZARLARINA YÖNELİK SORUŞTURMA
Başbakan Yıldırım, "Cumhuriyet Gazetesi yönetici ve yazarlarına yönelik soruşturmayı" kastederek, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının başlattığı hukuki bir işlem olduğunu bildirdi.
Bir gazetenin yöneticilerine ve vakfına yönelik bazı ithamlar bulunduğunu anlatan Yıldırım, "İthamlar nedir? İthamlar şu: Bu vakfın 2013 yılından beri, iki grup arasında davalı olduğunu biliyoruz. Bundan dolayı bir şikayet söz konusu ve ağustos ayından beri takibat yapılıyor. Yani iki boyutu var, bir tanesi gazeteyi çıkaran vakfın yöneticilerinin yanlış işlemlerinden dolayı başlatılan kurumsal bir takibat. Diğeri de terör örgütlerine üye olmadan teröre destek vermek suçlamasıyla başlatılan bir takibat." diye konuştu.
Binali Yıldırım, bu gazeteye gözaltılar yapıldıktan sonra hemen koro halinde "Basın özgürlüğü elden gidiyor." denildiğini aktararak, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Biz buna alışığız. Basın özgürlüğüne sonuna kadar sahip çıkacağız, basın özgürlüğü ile bir meselemiz yok. Zaten bizim Avrupalı dostlarımızla anlaşamadığımız konu bu. Terörle mücadelede attığımız adımlarda hemen önümüze basın özgürlüğünü getiriyorlar. Bugün de kalkmış Avrupa Parlamentosu'nda birisi, 'bu gazete ile gözaltılar bizim kırmızı çizgimizdir...' Kardeşim, senin çizgine mizgine biz bakmayız, kırmızı çizgiyi millet çizer bize millet. Senin çizginin ne hükmü var? Senin çizginin üzerine bir çizgi de biz çizeriz. Bırakın bu işleri. Türkiye salvolarla, tehditlerle hizaya getirilecek bir ülke değildir. Türkiye gücünü milletten alır, hesabını da millete verir.
Siz bu konularda bu kadar hassas olacağınıza, terör örgütünün reklamlarını Parlamentonuzda yaparken bunu düşünseydiniz. O zaman kırmızı çizginiz neredeydi? Terör örgütünün mesajını meydanlarda okuturken, bu ülkenin Cumhurbaşkanının mesajına mahkeme kararıyla yasak getirirken neredeydin? Kandil'deki terör örgütü video konferansla bağlandı, orada mitingde taraftarlarına hitap etti ama Türkiye'nin Cumhurbaşkanı aynı şeyi yapmak istedi, mahkeme kararıyla engellediler. Ondan sonra da basın özgürlüğü diye mangalda kül bırakmıyorlar. Bırakın bu işleri, çifte standartla bir yere varamazsınız. Dürüst olacaksınız, dürüst. Kendinize gelince böyle, Türkiye'ye gelince farklı, yok böyle bir şey. Basın özgürlüğünün ne demek olduğunu sizden öğrenecek değiliz. Sonuna kadar varız ama suçluyu, suça iştirak edeni, bölücü terör örgütüne, FETÖ terör örgütüne alenen destek verenleri de masum görecek değiliz. Şehitlerimize, gazilerimize karşı sorumluluğumuz var. Onun için bırakalım yargı işini yapsın, zaten bir şeyleri yoksa ortaya çıkar, ondan sonra da düzelir. Ne zamandan beri yargıyı yönetmeye kalkıyorsunuz? Bırakın işini yapsın, hukuk devletinde herkese düşen, hukukun verdiği kararları saygıyla karşılamaktır, içinize sinmese de."
Binali Yıldırım, Şampiyonlar Ligi rövanş maçında bu akşam Napoli ile karşı karşıya gelecek olan Beşiktaş'a başarılar diledi.
AK Parti Grup toplantısına, Kahramankazan Belediye Başkanı Lokman Ertürk, Türk halk müziği sanatçısı Şükriye Tutkun, 15 Temmuz gecesi tankın altına yatan, "Tanksavar Sabri" olarak bilinen Sabri Ünal ile bazı AK Parti örgütlerinden gelen izleyiciler katıldı.
Başbakan Yıldırım'a konuşmasının ardından, Lokman Ertürk ile AK Parti Kahramankazan İlçe Başkanı, "F-16 uçağını eliyle tutan bir figürü" Başbakan'a hediye etti ve birlikte hatıra fotoğrafı çektirdi.
Bazı parti örgütlerinden gelen heyetlerle de hatıra fotoğrafı çektiren Yıldırım, sanatçı Şükriye Tutkun'la da bir süre sohbet etti.