Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Son seçimlerde Hollandalıların o yamyamları ile bizim insanlarımıza nasıl saldırdıklarını, hatta bayan bakanımıza varıncaya kadar nasıl saldırdıklarını gördük. Benim Trabzonlu Hollanda’da çalışan işçimi köpeklere saldırtmak suretiyle nasıl üzerine çullandıklarını gördük. Şimdi yine aynı şey oldu. Türkiye’ye gelecek olan batıdaki benim vatandaşıma kalkıyorlar köpeğe üstünü arattırıyorlar. Böyle bir rezalet olur mu? Bunların karakterinde var. Bunların cibilliyetinde bu var” dedi.
Beştepe Millet Kültür ve Kongre Merkezi’nde Cumhurbaşkanlığı himayesinde düzenlenen “Vefatının 14. Yılında Aliya İzzetbegoviç'i Anma Programı”na Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve eşi Emine Erdoğan, Bosna Hersek Devlet Başkanlığı Konseyi Boşnak üyesi Baker İzzetbegoviç ve eşi Sebiya İzzetbegoviç ve çok sayıda davetli katıldı. Programın başında Emir Nuhanoviç şefliğinde Lejla Jusic solo performansı icra etti, Kur’an-ı Kerim okundu, ardından da Aliya İzzetbegoviç’in hayatını anlatan özel video gösterimi sunuldu.
“Sadece bir siyasetçi, düşünür, aksiyon adamı değildir, merhum Aliya bunların tamamıdır”
Aliya İzzgetbegoviç ve gazeteci Akif Emre’ye rahmet dileyerek konuşmasına başlayan ve salondakilerden Fatiha okumalarını isteyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Peygamber Efendimiz hadis-i şeriflerinde bize alimlerin peygamberlerin varisleri ve yer yüzünün kandilleri olduklarını müjdeler, ‘bir alimin ölümü de alemin ölümü gibidir’ buyurur. Bu büyük bir boşluk ta doldurur aynı zamanda. Bu hikmetli sözlerin hiç şüphesiz şahsında tecessüm ettiği, adeta ete kemiğe büründüğü isimlerden birisi merhum Aliye İzzetbegoviç’tir. Sadece bir siyasetçi, düşünür, aksiyon adamı değildir, merhum Aliya bunların tamamıdır. Hatta çok daha ötesi, fazlasıdır. O sırf Müslüman olduğu, Müslümanca düşündüğü için atıldığı zindanda fikrini ilmek ilmek dokuyan genç bir mütefekkirdir. O yüreğinin bir yarısında Bosna’yı, diğer yarısında Fas’tan Endonezya’ya, Türkiye’den Cezayir’e büktün islam dünyasını taşıyan bir gönül adamıdır. 1970’lerin kasvetli ortamında kaleme aldığı İslam deklarasyonu ile Aliya, İgman dağı gibi yükselen bir özgüven abidesidir. Günümüzde çokça rastladığımız fildişi kulelerinde ahkam kesen kifayetsizlere inat yeri geldiğinde üniformasını giyip cenk meydanlarına atılan bir uç beyidir Aliya” diye konuştu.
Aliya İzzetbegoviç’i ölmeden önce son ziyaret eden devlet adamı olan Cumhurbaşkanı Erdoğan, ziyaretine ilişkin hatırasını şöyle anlattı:
“Biz o büyük gönül insanını vefatından birkaç gün önce yazdığı ‘Dik dur, yıldızların altında nasıl başı eğik durursun, Hangi yoldan gidersen git, sonunda ölüm bekliyor ve her şey felaketle sonuçlanıyor. Sende öleceksin, bu dünyada ölecek. Bu yüzden dik dur’ mesajı ile hatırlıyoruz. Biz kendisini ölümün gölgesi artık iyice yüzüne düştüğü o son anlarında Viyana’dan geliyordum, bu haberi aldığımda durum sıkıntılı diye, pilotumuza dedim ki, ‘Sarayova’ya in’ dedim. Sarayova’ya inip, hastaneye gittim, Bakir kardeşim oradaydı. Yanına çıktığımda elimi avuçlarının içine alıp ‘buraların evladı Fatihan’dır. Bosna’mı koruyun, Bosna’ma sahip çıkın’ emanetiyle hatırlıyoruz. İnşallah bizde Bosna’yı korumaya ve oradaki kardeşlerimizle beraber Bosna’yı yüceltmeye devam edeceğiz. Orada birkaç önemli siyasi stratejik vaziyetleri de olmuştu ama onları burada söylemem uygun düşmez. TRT yönetiminiböylesine abidevi bir şahsiyetin hayatını diziye aktardığı için tebrik ediyorum. Özgün ve yoğun bir çalışmanın ürünü olan bu dizinin Aliya’nın daha geniş kitlelerce tanınmasına vesile olacağına inanıyorum. Bilhassa içinde bulunduğumuz sancılı dönemde Aliya’nın siyasi, sosyal ve ilmi mirasına çok iyi sahip çıkmamız gerektiğini düşünüyorum” şeklinde konuştu.
Aliya İzzetbegoviç’in en büyük eserinin Bosna, en önemli mirasının ise asaleti olduğunu belirten Erdoğan, “Her canlı fanidir, vakti saati gelince muhakkak ölümü tadar ve ölümü tadacağız. Kalmak yok, gidiyoruz. Hepimiz yolcuyuz ve gidiciyiz. Ancak bu dünyadan göçse bile insan eserleri ile yaşar, geride bıraktıkları ile nesilden nesile aktarılır. Aradan asırlar geçmesine rağmen bugün hala yolumuzu aydınlatan kitaplar var. Yıllar geçse de eskimeyen, içimizi ısıtan şiirler var. Kısacık ömrüne koca bir tarihi sığdıran ilham kaynağı şahıslar var. Aliya’da böyle bir karakter ve böyle müstesna bir insandır. Onun gibi çok yönlü birini tarif etmek birkaç cümleye sığdırmak kolay değil. Her insanın temayüz eden bir tarafı, diğer yönlerini aşan bir alametifarikası vardır. Benim için Aliya’nın en büyük eseri Bosna, en önemli mirası da asaletidir. Aliya’nın her tavrında, her söyleminde Müslümana has vakar, özgüven ve tevazu bir aradadır” ifadelerini kullandı.
“Hollandalıların o yamyamları ile bizim insanlarımıza nasıl saldırdıklarını gördük”
Aliya İzzetbegoviç’in batı karşısında eğilmektense, onlara benzemektense ölmeyi tercih edecek kadar asil olduğunun altını çizen Erdoğan, “İçimizdeki sözde aydınların, bütün bunların aksine, batı karşısında el pençe divan durmayı, batılı efendilerine şirin gözükmeyi milletine ihanet sayar. ‘Avrupalı bir Müslümanım’ derken de ‘ben Avrupa’ya giderken kafam önümde gitmiyorum, çünkü çocuk, kadın, ihtiyar öldürmedik’ derken sadece hakikati haykırır. Çünkü batı 7’den 70’e öldürdü ve hala öldürüyor. Aliya’nın batı karşısında bu kadar cesur olmasının sebebi elbette yaşadıkları ve şahit olduklarıdır. Hapis, baskı, yıkım, savaş dahil belki de görülebilecek bütün acıları 78 yıllık ömrüne sığdırmış birisidir. Cezaevini de görmüştür, savaşı da görmüştür. Bu her şahsa nasip olmaz. Bu asaletinin en temel harcıdır. Medeni Avrupa’nın göbeğinde, tüm dünyanın gözü önünde tam 3.5 yıl boyunca yüzbinlerce vatandaşı vahşi bir şekilde katledilir. Srebrenitsa bunlardan bir tanesi. O, Srebrenitsa’daki tarihin en utanç verici soykırımlarından birisine şahit olur. BM’nin güvenli bölge ilan ettiği Srabrenitsa’ya sığınına çoğu kadın ve çocuk 8 bin 372 kişi Hollandalı askerler tarafından onların yamyamlarına teslim edilir. Ne yaptı batı? Bu olaylar karşısında ses çıktı mı? Bu yamyamlar hala yaşıyor. Son seçimlerde Hollandalıların o yamyamları ile bizim insanlarımıza nasıl saldırdıklarını, hatta bayan bakanımıza varıncaya kadar nasıl saldırdıklarını gördük. Benim Trabzonlu Hollanda’da çalışan işçimi köpeklere saldırtmak suretiyle nasıl üzerine çullandıklarını gördük. Şimdi yine aynı şey oldu. Türkiye’ye gelecek olan batıdaki benim vatandaşıma kalkıyorlar köpeğe üstünü arattırıyorlar. Böyle bir rezalet olur mu. Sen kendin arayamıyor musun? Bayansa bayan polisine arat. Bunların karakterinde var. Bunların cibilliyetinde bu var. Bir Müslümanda bu olamaz, Müslüman zulmetmez, edemez” açıklamasında bulundu.
“Bosna’daki vahşeti görmeyenler Arakan’daki vahşete de kör ve sağırlar”
Aliya İzzetbegoviç’in uğruna hayatını adadığı kavganın günümüzde de sürdüğünü söyleyen Erdoğan, “Zaman değişse de, mekanlar ve aktörler değişse de maalesef benzer acılar bugünde yaşanıyor. 7 senedir komşumuz Suriye’de şahit olduklarımızın bundan 25 sene önce Bosna’da yaşananlardan ne farkı var. Aşnı şeyleri yaşıyoruz. Dram, acı aynı, değişen bir şey yok. Ama emperyalistler, kan emiciler, sömürüyü devam ettiriyor. Arakan’ın halini görüyorsunuz, 650 bin Müslüman Şuanda Bangladeş’te yaşam mücadelesi veriyor. Çözemezler mi bu işi o güçlü bildiklerimiz. Bal gibi çözerler. Ölen Müslümanlar olduğu için umurlarında değil. Terör estirenler de bir kısım Budistler. Müslümanların içinden çıktığı zaman terörist yaygara büyük, Hristiyanların içinden çıktığı zaman ses yok, Musevilerin içinden çıktığı zaman ses yok. Müslümanların içinden çıktığı zaman yaygara büyük. Biz, Müslümanların içinden çıksa da ‘DEAŞ teröristtir’ diyoruz. DEAŞ’a karşı mücadele veriyoruz, savaş veriyoruz. Çünkü biz onların İslam ile alakası olmadığını açıkça haykırıyoruz dünyaya. Bir Müslüman bir insanın öldürülmesini tüm insanlığın öldürülmesi olarak görüyoruz. Bosna’daki vahşeti görmeyenler Arakan’daki vahşete de kör ve sağırlar. Halep’ten İdlip’e insanlar kaçarken, sürülürken ses çıkartmadılar. O gün kadın ve çocukların vahşice katledilmesine kayıtsız kalanlar, bugün de Myanmar’daki Budist terörüne benzer bir tavır takınıyor. O gün katillere alan açanlar bugün de terör örgütlerini silaha boğuyor, bir kuruş para almadan onlara 3 bin 500 tır silah gönderiyorlar. İnsan hakları, demokrasi, millet iradesi ve özgürlükler dün Boşnaklara çok görülüyordu. Bugün de Suriyelilere, Filistinlilere, Libyalılara lüks görülüyor. Mazlumlar ve zalimler değişse de, zulmü tribünden seyredenler değişmiyor. Avrupa Bosna’da ölmüş, Suriye’de gömülmüştür. Sahile vuran masum çocukları ise batı medeniyetinin mezar taşlarıdır” dedi.