Erzurum’da insanların özellikle sıklıkla bulundukları yerlerde tabela kirliliğinde bir artışın meydana geldiğini belirten Atatürk Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölüm Başkanı Prof. Dr. Kazım Köktekin, bu kirliliğin önüne geçilebilmesi için belediye ve kurumlar arası diyaloğun artması gerekliliğine dikkat çekti. Bu doğrultuda eğitim fakültesinden de faydalanılmasının önemine işaret eden Köktekin, belediyenin tabelalarında yabancı isimleri kullanacak kişilere de ölçülü davranmasını n elzem olduğunu belirtti.
TABELA KİRLİLİĞİNİN ERZURUM’DA OLMASI İÇ AÇICI BİR DURUM DEĞİL
Erzurum’un, kültürüne sahip çıkan bir Anadolu şehri olmasına rağmen, tabela kirliliğinin fazla olmasının iç açıcı bir durum olmadığının altını çizen Köktekin, “Günümüze baktığımızda daha çok insanların, üniversite öğrencilerinin sıklıkla gittikleri, alışveriş yaptıkları yerlerde, yine ayrıca tabi alışveriş merkezlerinde bu dil kirliliğini, tabela kirliliğini epeyce görüyoruz. Bu sadece burada da değil artık hemen hemen her yerde de var. Ama Erzurum’un da farklı bir konumu var. Erzurum bir Anadolu şehri. Anadolu’nun önemli şehirlerinden birisi. Birçok değerine, kültürüne sahip çıkan bir yer burası. O yüzden böyle bir kirliliğinde Erzurum’da olması çok iç açıcı değil. İş yeri adlarında ki tabela kirliliği iç açıcı bir durum değil. Özellikle cadde de çeken bir durum var. Son zamanlarda da bu Terminal Caddesi’nde çok fazla görülmeye başladı. Bu tabelalarda ki isimlerin bir kısmı uluslararası marka. Marka olunca açıkçası çok fazla bir müdahale edemiyorsunuz. Be bu bağlamda da marka düşkünü birçok insanımız var. Biraz moda haline getiriliyor bu durum ve çoğu üniversite öğrencisi bunu arkadaşları arasında bir ayrıcalık olarak görüyor. Bun ayrıcalıktan hareketle de o gibi yerlerden alışveriş yapıyor ve ya, vakit geçiriyor” şeklinde konuştu.
TABELA KİRLİLİĞİNE EN BÜYÜK NEDEN TİCARİ KAYGI
Tabelalarda genellikle Türkçe yerine İngilizce isimlere yer verildiğine değinen Köktekin, insanların ticari endişelerinden dolayı Türkçe isimler kullanmadıklarını belirtti.
Dil kirliliğine iki noktadan bakılması gerektiğini kaydeden Köktekin, “Tabelalar da yer alan isimlerin çoğunlukla İngilizce olduğunu görüyoruz. İngilizcenin bütün dünya ülkelerinde böyle bir yaygınlık durumu var. Yani kaçınılmaz bir şey bir anlamda. Şimdi şunu söyleyelim, dil kirliliği ile ilgili olaya iki noktadan bakmak mümkün. Bazen zorunluluk oluyor. Örneğin bir turistik bölgede yaşadığımızı farz edersek Antalya, Muğla vs. de ister istemez orada ticaret yapan insanlar bu durumu göz önünde bulundurmak zorunda kalıyor. Yıllardı oralarda bu tabelalar İngilizce oldu diyen oranın yerli halkı dilini değiştirmedi. Yine Türkçe kullanıyorlar. O yüzden bu bizim dilimize çok fazla zarar getirmedi, diye düşünüyorum. Tek kelime kullanmakla dil gitmiyor. Bu terimler dile girdi diye dil bitmedi. Başka ülkelerle ilişkiniz varsa ticari olarak, siyasi olarak, sosyolojik olarak tarihsel olarak ister ister dile yabancı kelimler dâhil oluyor. Yani o noktadan baktığımız zaman. Zarar şu noktada getirir, eğer siz kendi dilinizde ki deyimleri, atasözlerini kalıp yapıları, ilişki sözlerini dilden atıp, başka dilim malzemesini kendi dilinize uyarlarsanız ki bu yavaş yavaş cümleye doğru götürür bizi işte o zaman zarar görmeye başlarız dil olarak. Ben bunun kanaatindeyim. Olmasa daha mı iyi, elbette olmasa daha iyi. Terminal Caddesi örneğini verdim az önce orada keşke bütün dükkân isimleri Türkçe olsa. Ama insanların ticari endişelerinden dolayı olmuyor maalesef. Bu ticari kaygılardan dolayı Türkçe isimler kullanılmıyor tabelalarda. Genel olarak insanların, gençlerin meylettiği yerler bu isimlerin kullanıldığı yerler. Bunlar giderilebilir mi, biraz zor gibi geliyor bana, çünkü tabelalarda yer alan bu isimlerin çoğu uluslararası marka. Burada yapılacak çok fazla bir durum yok. İkinci bir şey kültürel olarak bu dükkân isimleri, ister istemez metinlerimizin içine de girecek. Hikâye yazılacak diyelim günümüzde veya gelecekte onun içerisin de yer alacak. Gönül tabi ki oraların Türkçe isimli olmasını ister. Türkçe çok zengin bir dil tarihsel olarak. Genel olarak baktığımızda dünya dilleri arasında ilk 10’da kesinlikle yer alıyor. Bu zenginlik ise başka dillerden beslenmesi ile kaynaklanıyor.” İfadelerine yer verdi.
KURUMLARA BÜYÜK GÖREV DÜŞÜYOR
Ticari kaygı taşıyan insanların bu konuda fazla bilinçli davranmadığı söyleyen Köktekin, birçok yetkili kurumun bir bütün halinde davranarak tabela kirliliğini çözüme ulaştırabileceklerini belirtti..
Tabelası Türkçe olanlara destek ve teşvikler sağlayarak bir nevi bunun önüne geçilebileceğin altını çizen Kökteki, “ Tabela kirliliğinin bu denli olması çok can sıkıcı bir durum bu noktada. Caddelerde ve sokaklarda kötü bir görüntü. Türkçemizde daha güzel isimlerimiz var, bunlar daha çok tercih edilmeli. Bunları ticaretle ilgilenen insanlar çok fazla düşünmüyor olabilirler ama bu ülkenin de yetkili kurumları var. Belediyelere, valiliklere, kaymakamlıklara, ülke genelinde söylemek gerekirse merkezi hükümete, dil kurumuna büyük işler düşüyor. Eğer biz bu durumun çok fazla olmasını istemiyorsak olacak muhakkak da çok fazla olmasını istemiyorsak bir bütün halinde davranmak zorundayız. Durum şöyle işleyecek, örneğin ben bir iş yeri açıyorum, adı da şu. Bu isim belediye verilecek, bakılması açısından. Biz burada koca bir üniversiteyiz. Bölümlerimiz, hocalarımız var. Burada o isim incelenir alanında uzman kişiler tarafından uygun veya uygun değil, ya da yanlış bir yazılım var, tabela kirliliği doğurur. Eğer isim bir marka ismi değilse Türkçeleştirme yoluna gidilir. Bunu dil kurumu destekler veya ödül verilebilir. Tabelası Türkçe olan işletmeye ödül veya vergi tabelasında indirime gidilebilir, teşvik edilir, bir kurul kararı veya merkezi hükümet desteği ile” diye konuştu.
BELEDİYE İLE KURUMLAR ARASI DİYALOG ŞART
Tabela kirliliğinin önüne geçilmesinde belediyeye büyük görev düştüğüne dikkat çeken Köktekin, kurum ve belediyeler arası diyaloğun iyi olmasına vurdu yaptı.
Erzurum’da bulunan çok sayıda dil profesöründen yararlanmanın fayda getireceğini söylen Köktekin, “Ya da şahıs illa ki o yabancı ismi verecekse işletmesine Türkçe tabela vergisinden şu kadar daha fazlasını verirsin, gibi bir takım önlemler alınabilir, tavsiyelerde bulunulabilir, insanlar bilinçlendirilebilir. Yerel gazetelerden bu konuya dikkat çekilebilir. Erzurum’un çok farklı bir yeri var. Şuanda Erzurum’da büyük bir yatırım var, tarihi yerlerin ortaya çıkarılması yatırımı. Böyle bir kentte çok fazla yabancı unsurlara kaçmanın da bir anlamı yok. Tarihi isimlerimiz var, nehir isimleri, çiçek isimler bunların hepsi verilebilir. Bu sayede bir kaybetmeyiz, aksine kazanırız. Kirlilik olmasa daha iyi, olursa da kriterler, belli ölçütler, sınırlar konulmalı. Ben bu noktada özellikle belediyeye çağrıda bulunmak istiyorum. Belediye biraz daha bu isimleri kullanacak insanlara ölçülü davranırsa, daha iyi olur. Birde belediye ile kurumlar arası diyalogun olması lazım. Hem burada, hem eğitim fakültesinde hem de ETÜ’de bölüm var. Nereden bakarsak sadece 5-6 tane dil profesörü var Erzurum’da. Zaman zaman görüş almakta fayda var. Yararlanmak gerekir diye düşünüyorum” dedi.