ERZURUM (İHA) - Asılsız Soykırım İddialarıyla Mücadele Derneği Başkanı Yrd.Doç.Dr.Savaş Eğilmez, Ermenistan sınır bölgesindeki Metsamor Nükleer Santrali’nin bölge güvenliği açısından, en az bir nükleer savaş kadar önemli bir tehlike olduğunu söyledi.
Yrd. Doç. Dr. Eğilmez, nükleer tehdit konusunu defalarca dile getirmelerine rağmen hiçbir ciddi atılım gerçekleşmediğini dile getirerek, “Buna rağmen biz bu konudaki sesimizi yükseltmeye devam etmekteki kararlılığımızı sürdüreceğiz. Metzamor bizim ve gelecek nesillerimiz için çok büyük ve önemli bir tehlike. Türkiye-Ermenistan sınır bölgesindeki Metsamor Nükleer Santrali’nin bölge güvenliği açısından, en az bir nükleer savaş kadar önemli bir tehlike olduğu malumunuzdur. Santralin kullanıma geçmesinden sonraki 10 yılda 150’ye yakın kaza geçirmesi, sorunun ciddiyetini göstermektedir.” Dedi.
Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (IAEA) ve Avrupa Birliği verilerine göre; dünyadaki en tehlikeli nükleer santral olarak kabul edilen Metsamor, nükleer santrallerin yerleşim birimlerine en az 90 km uzakta olması gerekirken Erivan’a 40, Iğdır’a 16 ve Kars merkezine 60 km uzaklıkta olduğunu anlatan Eğilmez, “Santral sadece Türkiye ve Ermenistan’ın değil; Gürcistan, Azerbaycan, Nahçıvan ve İran’ın da aralarında bulunduğu tüm bölge ülkelerinin sorunu olarak ortaya çıkmaktadır.
1970’li yılların teknolojisiyle Ruslar tarafından yapılan, ancak 1988 depreminde hasar görünce kapatılan ve Ermenistan’ın 1995 yılında enerji sıkıntısını bahane ederek Uluslararası Atom Enerji Ajansı’na başvurması sonucunda tekrar açılan Metsamor, 2005 yılı içerisinde teknik ömrünü tamamlamıştırr. Yani bu nükleer bombanın hala çalışmasına izin vermek bir yana, bakım onarım gerekçesiyle Eylül 2005 tarihi itibarıyla, AB fonlarından 4 milyon Euro tahsis edilmiş olması, Rusya Federasyonu’nun ise Ermenistan’a santralin çalışması için yakıt veriyor olması, bile bile milyonlarca insanı sakatlığa ve ölüme terk etmek anlamını taşımaktadır.
Çeşitli kuruluşlar tarafından pek çok kez gündeme getirilen ve bir kez tekrarlanmasında yarar görülen tehlikeler şunlardır:
Santral, Ağrı Dağı fay hattı üzerinde bulunması sebebiyle bölgedeki yer altı su kaynaklarına radyasyon sızdırması ihtimalini taşımaktadır.
Ermenistan’ın Arpaçay ve Aras Nehirlerinden çektiği suyun santralin soğutulmasında kullanılması, bilahare nehirlere geri vermesi de sulara radyasyon karışmasına neden olmaktadır.
Her an patlama tehlikesiyle karşı karşıya olunmasına rağmen, santralin çekirdeğini kaplaması gereken ve en az iki metre kalınlığında olması zorunlu çelik zırh halen yapılmamıştır. Santralden insan sağlığını ciddi şekilde tehdit eden birçok radyoaktif madde sızmaktadır. Bölge bitki örtüsünde meydana gelen kurumaların, hayvanlarda artan sakat doğumların, insanlarda kanser, sakat doğum ve ölü doğum ile çocuk ölümlerinde meydana gelen artışların, Metsamor sebebiyle ortaya çıktığı ispatlanmıştır.” Diye konuştu.
“Metsamor Nükleer Santrali’nde kullanılan nükleer yakıtlar Rusya’dan “hava yoluyla” Ermenistan’a getirilmektedir” diyen Yrd. Doç. Dr. Eğilmez, “Bu tehlikeli uygulamanın dünyada örneği yoktur.
Bütün bu tehlikelere rağmen, başta Avrupa Birliği olmak üzere bütün dünyanın tehlikeli saydığı ve biran önce kapatılmasına çalıştığı Metsamor Santrali’ni Ermenistan kullanmaya devam etmekte ve alternatif enerji üretimi olmadığını ileri sürerek santrali kapatmamakta ısrar etmektedir. Dünya kamuoyundan gösterilen tepkilere aldırmayan Ermenistan Enerji Bakanı Armen Movsesyan Mayıs 2005 tarihinde yaptığı açıklamada, santralin 2016 yılına kadar faaliyet göstereceğini söylemiştir.
Ayrıca santrale ait nükleer atıkların, Azerbaycan’ın Ermeniler tarafından işgal altında tutulan Yukarı Karabağ/Almalı, Seyitbeyli ve Çoladağ yakınlarında yer altında saklandığına dair de bilgiler bulunmaktadır.
İnsanların böyle bir tehlike korku altında yaşamayı hak etmediği konusunda bütün dünya hem fikirdir. Metsamor Nükleer Santralinde yaşanacak bir kaza Azerbaycan, İran, Nahçivan, Gürcistan ve aynı şekilde göçlerle nüfusunun yaklaşık yarsını kaybeden Ermenistan halkı için de bir felaket olabilir. Dolayısıyla bu santralin kapatılması için yapılacak çalışmalara büyük bir tehlike içinde olan Ermenistan halkının ve Sivil Toplum Kuruluşlarının da katılması son derece önemlidir.
İnsan hayatını ve güvenliğini tehdit eden her türlü konuyla mücadeleyi görev edinen ve birçok konuda insan haklarını getiren Avrupa’nın, bölge insanının yaşam hakkını ihlaline de aynı ilgiyi göstereceğinden kuşkumuz yoktur.
Bütün kamuoyundan bu konuda hassa davranmasını ısrarla rica ediyoruz. Tehlike gerçekten çok büyük ve çok yakın. Bu konu bütün insanlarımızı ilgilendirdiği gibi, bizden sonraki nesilleri de yakından ilgilendirecektir. Gözümüzden bile sakındığımız çocuklarımızı bu tehlikeden uzak tutmak için bu konuya duyarsız kalmayın. Geçmişte halkımızı katledip, şimdi büyük bir yüzsüzlükle milletimize ve devletimize iftiralar atanlar, ısrarla kapatmaktan kaçındıkları bu santralle günümüzü ve geleceğimizi de mahvediyorlar. Ermenistan, santrali kapatmaları durumunda Türkiye’nin de kendilerine uyguladığı ambargoyu kaldırmasını ön şart olarak ortaya koyuyor. Kendisine devlet diyen bir yapının bu şartı öne sürmesi oldukça düşündürücüdür.
Yukarıda verdiğimiz bilgiler, İngilizceye çevrilip dünyada kendini insanlığa adağını iddia eden bütün kişi ve kurumların yanında, birçok sivil toplum örgütü ve çevre kuruluşlarına da gönderilmiştir. “