ENER Boyutunda Erzurum
‘Dedim Erzurum nedir?
Dedi, Sevdamdır….’
SUNUM:
Erzurum bir değişim ve dönüşüm döneminde. Kimilerine göre Erzurum başkalaşıyor. Kimilerine göre Erzurum kendine ve kendinden olana yabancılaşıyor. Kimine göre..
Haklı ve doğru bir tespit ortaya koymak için, önce tarif gerekiyor..
Neyi? elbette Erzurum’u ve Dadaşlığı.. Bu şehri bir iman kalası haline getiren kırmızı çizgilerini..Fezasında oluşturulmuş ruh atmosferini.. Nüfus cüzdanı Erzurumluluğuyla, ruh kimliğindeki Erzurumluluğu..
Dahası Erzurum’a obje olarak bakışı ve suje olarak tasviri..
Erzurum x boylamı ile y enlemi arasında, z kadar yüzölçümü olan, v kadar nüfusa sahip bir şehir olarak mı tarif edilmeli?
Yoksa..
Dadaşlık idyumunun ifade ettiği yüksek bir terbiye, bu kavramın işaret ettiği eşrefi mahlukatlığa mekan olmuş bir kızıl elma beldesi..
Ve belki siyahla beyazın ortak adresi olarak mı?
Erzurum’u asrın idrakine mi söyletmeliyiz? Yoksa Erzurum’u Alvarlı Efece mi söylemeliyiz?
Dadaş çelik bir yay olarak mı kalmalı, yoksa mavi ve beyaz yakalıların yoğunlaştırdığı asrın adamı mı olmalı?...
Ya da..
Erzurum kıtlama çay, Erzurum kadayıf dolması, Erzurum cağ kebap mıdır?
Erzurumluluk, Palandöken’den Tabyalarına kadar, “Nerede o eski Erzurum’ özleminin oluşturduğu, hasretle hüsranın şekillendirdiği bir ruh hali midir?
Ne dersiniz?..
Ya da..
Erzurum adına beyin fırtınası estirerek ortak akıl adresine yürümeyi hedefleyen, ilin ve bölgenin tek düşünce kuruluşu olan ENER’in kapısını çaldık bu suallere cevap bulmak için.
Bir seviye ve yüksek edebi terbiye timsali, ENER Başkanı Vahdet Nafiz Aksu’yla Erzurum’u söyleştik..
Mürettep bir mülakat gerçekleştirdik..
Elif’inden ya’sına Erzurum’u satır başlarıyla konuştuk, berceste cevaplar aldık..
Ve bu haftaki söyleşide Erzurum’u ENER’in yaklaşımıyla sunduk..
Sözü Aksu’nun Akça görüşlerine terk ediyor, Onun başında olduğu ENER’e başarılar diliyoruz..
AYHAN KARA
ŞEHİR SEVGİSİ VATAN SEVGİSİNİN BESMELESİDİR
ERZURUM: ENER bağlamında, Erzurum yaklaşımınız nedir? Ya da Emrahça soralım: “Erzurum” nedir?
AKSU: İnsanın bir şehre duygusal bağının sınırları nedir? Onu anası, ailesi, sevgilisi kadar sevebilir mi? Buna her hemşehrinin vereceği cevap aynı olmaz.
Benim diyeceğim, şehir sevgisi vatan sevgisinin besmelesidir. Vatan sevgisi atomsa, şehir sevgisi onun çekirdeği… Böyle baktın mı meseleye, aileye, eşe, sevgiliye duyulan endişeden önce gelir şehrin derdi, kasveti, sıkıntısı… O zaman sözü biz söylemeyiz, Namık Kemal’e veririz sazı, o da şöyle der;
‘Bais-i şekva bize hüzn-i umimidir Kemal
Kendi derdi gönlümün billah gelmez yadına.’
Söz konusu Erzurum olunca, bizim de kendi hüznümüzün, tasamızın esamisi okunmaz… Şehrin derdiyle dertlenir, üzüntüsüyle kederleniriz… Ve gönlümüzü, aklımızı bir edip, şehir için kolları sıvarız…
ENER’İN logosunun hemen altında şu slogan vardır:
“Gönülde, Fikirde, Eylemde Biriz, Şehrimiz İçin Varız!”
ENER için Erzurum ne ifade eder derseniz, bu kısacık cümle en iyi cevaptır, işte…
Erzurum’a ENER’in, oradaki tüm arkadaşların bağı, kalın halatlar, sağlam zincirler şeklindedir… Bir kere şehre duygusal bağımız var, fikri bağımız var, akli bağımız var, fiziki bağımız var… Sorunları üzerinde düşünüp çareler aradığımız için de ‘Çözüm Bağımız’ var…
ERZURUM KARA SEVDAMIZ
ERZURUM: Erzurumluluk köklerimiz ve Erzurumlululuk mayamız..
AKSU:Kökümüz Erzurum’da; dallarımıza, yapraklarımıza tevzi ettiğimiz gıdayı bu kutlu topraktan emiyoruz… Biraz duygusal kaçacak ama Erzurum denilince, ENER mensuplarının gönlünde şöyle titreşimler meydana gelir, şu ortak hissiyat filizlenir:
İlk soluğu ciğerlerimize havasından doldurmuşuz. Minik ayağımız, şefkatli dünya toprağıyla ilk burada tanışmış. İlk ezanı burada fısıldamışlar, henüz fani dünya sesi işitmemiş kulağımıza…
İlk tıraşımızı berberinde olmuş, ilk kesemizi hamamında attırmışız… İlk topumuzu çamurlu tarlalarında yuvarlamış, ilk uçurtmamızı rüzgârla burada tanıştırmış, ilk gındilliğimizi sokaklarında çevirmişiz.
Paçalı güvercinlerle sırdaşlık etmişiz ilk kez, bacalarında… İlk kez, kız peşine cumhuriyet caddesinde düşmüşüz, gönlümüzü evvela bu gök kubbenin altında havalandırmışız.
Dedemizi, nenemizi, babamızı cennetin selamlık kapısına burada tevdi etmişiz. Adına şehrimiz demişiz, insanını hemşehri bellemişiz.
Palandöken’in tırnağına bir geven batsa yüreğimize zehirli okların saplanması bundandır. Bir parçalı bulut yüz dökse ejder tepesine, nazlanıp yağmur vermese; gönlümüz o dakika Sina çölüne döner… Güneş çifte minareyi ısıtmasa tenimiz buz olur, mehtap şavkını Lalapaşa’dan esirgese o lahza hüzün kalbimize yatıya gelir.
Derdini dert, kederini keder bellemişiz. Bir sonsuz, doyumsuz kara sevdanın adına Erzurum demişiz!
BU SEVDANIN ÇATISINA DA ENER YAZMIŞIZ!
ERZURUM: Bu sevdayı bir kalıba dökmek, yada sınırını çizmek babında ne dersiniz?
ENER boyutundan baktığımızda görmek istediğimiz Erzurum’un çerçevesini şöyle çizelim:
Yirmi birinci asrın “Türk Asrı“ olması ideali bize hala heyecan veriyor. İslam coğrafyası ile sıkı ilişkilerin geliştirilmesi de “Türkiye’nin Küresel Güç” haline gelme vizyonunda mühim bir unsur olacaktır.
Türkiye’nin Avrasya coğrafyası, çevre ülkeler ve Türk Topluluklarıyla geliştireceği kültürel politikaların merkez üssü Erzurum olabilir, diye düşünüyoruz.
Ortadoğu ile geliştirilen yakınlaşma politikalarının önemli bir merkezi ve Türk Dünyasının kültürel ve ekonomik merkezi olmaya ehil ve aday olan Erzurum’a böyle geniş açılardan bakmak isteriz.
21.Yüzyılın İpekyolu projesinde söz sahibi olabilmesi için Erzurum’un özelikle bir “kültür merkezi” , “kültürel odak şehir” haline getirilmesi gerekiyor. Ekonomisi gelişmiş, zenginleşmiş, ticaret ve yüksek teknoloji merkezi olmuş bir Erzurum'un ancak böyle yüksek hedefleri olur... Şehri, 'içmeye ayranı olmayan' bir yer haline getirirsek, tahterevalliye bindirme çabamız gülünç olur... Onun için ENER şehrin kalkınma ufkuna parlak kilometre taşları gibi büyük projeler döşeme gayretindedir.
Bu yüksek amaçları sağlamak çok mu zor? Kolay değil elbet, ama imkânsız da değil… ENER, bu yüksek amaçları mümkün kılmak için var. Başka bir ifadeyle, Geleceği umutsuz ve karamsar bir ağlaşma haliyle beklemek yerine onu tercihlerimiz doğrultusunda şimdiden biçimlendirmeye uğraşmalıyız... ENER bu büyük sırrı kavramışların teşekkülüdür.
2023 ERZURUM VİZYONU
ERZURUM:Erzurum’un geleceğini okumak adına, 2023 vizyonuna gidelim isterseniz?
AKSU:Şehrin kalkınma konusunda kafası karışık olmamalı… Şehri yönetenlerin önünde iyi düşünülmüş, iyi planlanmış, gerçekleştirilebilir, sürdürebilir planları olmalı.
Bu planlara dayalı ‘kalkınma yol haritamızın’ iyi hazırlanması lazım. Elimizdeki kalkınma haritasına bakarak nerede olduğumuza karar verir, yönümüzü belirleriz. En usta harita okuyucular bile yanlış haritayla doğru güzergâhı bulamazlar.
Diyelim ki aracınızın navigasyon cihazına yanlış bilgiler yüklenmiş, ne kadar usta şoför olursanız olun, menzile erişmeniz mümkün müdür? Şehrin önüne ‘düzgün yol haritaları’ koymak bu konuda görevlendirilen kuruluşların yanında, sivil toplum örgütlerinin işi. Hizmet planlaması çok ciddi iştir ve özenle yapılmalıdır. Kısa, orta ve uzun vadeli hizmet önceliklerinin tespiti kalkınmanın besmelesidir.
‘Yol haritası’ ortak aklın eseri olmalı. Bu konuda herkes elini taşın altına sokmalı. Ortak aklın, önümüze koyacağı ilk hedef de geleceğe emin adımlarla yürüyen Erzurum’u, 21. yüzyılın en parlak şehirlerinden biri yapma hedefi olmalı, elbette…
Bu hedef için önümüze sembolik bir tarih koyabilir. 1923’ün yüzüncü yıldönümü olan 2023’ten daha güzel tarih olabilir mi? 1923’ün temelinde Erzurum var, 2023 ‘ün zirvesinde de Erzurum olmalı… Yakışmaz mı?
DEĞİŞEREK GELİŞMEK
ERZURUM: Erzurumluluk ruhu noktasında sual edelim, Erzurum 2023’e değişerek mi, dönüşerek mi girmeli?
AKSU:Bu ağır, külfetli ve zahmetli bir süreçtir, ama asla imkânsız değil… Değişerek gelişmek, şehrin kendini yenilemesiyle gerçekleşir.
Meşakkatlere, zorluklara katlanmadan; , risklere atılmadan, zora talip olmadan değişmek, gelişmek mümkün değildir. Şehirlerin değişmesi, yöneticilerin, siyasi elitin kafasında başlar, gelişme konusunda yeterli toplumsal talep olmadan da siyasetin kendiliğinden harekete geçmesi çoğu kez istenen süratte olmaz.
‘İKİBİN YİRMİ ÜÇTE ERZURUM ZİRVEDE’ diye bir irade koysak ortaya, bunu gerçekleştirmek hiç de hayal değil... Evet, şehrin yılların biriktirdiği çözüm bekleyen ciddi sorunları var. Ama bunlar çözülebilir sorunlardır, çözüm yolunda çalışmalar da yürütülüyor.
Ciddi bir eğitim, sağlık ve turizm merkezi haline gelme yolunda mesafe alan Erzurum, önüne "21.Yüzyılın çağdaş ipek yolu merkezi olma" hedefini koymalıdır, bakın iki bin yirmi üç vizyonunun ilk kilometre taşını döşedik…
ERZURUM’UN 2023 VİZYONU
ERZURUM:ENER’in ‘Erzurum 2023’ konsepti nedir?
2023 vizyonunun diğer basamakları ne olsun, derseniz, özetleyelim:
Bilim ve teknoloji temelli kalkınma politikaları şehir gündeminden hiç düşmemelidir.
Şehir yöneticilileri, "Göçer-Konar sermayeye", girişimciye, iş adamına her zamankinden çok ihtiyacımız bulunduğunun bilincinde olmalıdır. Bir yandan hemşehri sermayenin şehre dönüşünü temin etmenin yolları aranırken, diğer yandan şehrimizi " Göçmen sermaye" için cazip hale getirmenin çareleri üzerinde durulmalıdır.
GİRİŞİMCİLİK
"Yeni yaratıcı girişimci sınıfın" yüksek katma değerli alanlarda faaliyet göstermesi sağlanmalı, yatırımların ve istihdamın önü sürekli ve rantabl yatırımlarla açılmalıdır.
TEKNOLOJİYE DAYALI TARIM
Yüksek teknolojiye dayalı hayvancılık sanayisine yatırımlar yapılmalı… Türkiye’nin uygulayacağı ‘Hayvancılıkta Devrimsel Dönüşüm Projesi’nin, Doğu Anadolu Bölgesi Eksenli ve Erzurum merkezli olması gerektiğini savunuyoruz.
Erzurum’un yüksek teknolojiye dayalı hayvancılık ve bağlı gıda sanayi alanında yeni atılımlar yapacağından kuşku duymuyoruz. Bunun için atılması gereken adımlardan ilki ‘Hayvancılık organize sanayi bölgesinin’ bir an önce kurulması olacaktır.
BİLGİ TOPLUMU
Mikro elektronik, biyoteknoloji, yeni malzeme bilimi, sivil havacılık, telekomünikasyon, robot/takım tezgâhları ve bilgisayar/yazılımı sektörlerinde yatırımlar planlanmalı…
RAYLI SİSTEM
Geldiğimiz noktada Erzurum’da toplu taşıma “olursa iyi olur” tarzında bir yatırım olarak değil, “olmazsa olmaz” bir proje haline geldi.
Çağdaş şehircilik, ‘geleceğin kentini’ planlamaktır. Raylı sistemin geleceğin Erzurum’u için temel bir ihtiyaç haline geldiği düşüncesindeyiz… Hafif Raylı Sistem, üzerinde ciddiyetle durulmaya layık bir ‘ustalık dönemi projesi’ olarak karşımızda duruyor.
ODAK KENT
Ayrıca Hızlı Tren Projesinin, Erzincan'dan Erzuruma Uzaması aşamasının mümkün olduğunca kısaltılması gerekiyor...2023 vizyonunun olmazsa olmazı arasında, Erzurum'un hava ve demiryolu ulaşımında Odak Kent haline getirilmesi de vardır.
Erzurum'un kalkınması konusunda bir yandan geleneksel ekonomik arayışların sürdürülmesi gerektiğini savunurken, diğer yandan da 'teknolojik sıçramalar' yapmamız gerektiğine inanıyoruz.
Doğu Anadolu Bölgesini, Erzurum merkezli bir 'yüksek teknoloji bölgesi' yapma hedefine vurgu yapan ENER'İN 'Doğu Anadolu Bilişim vadisi projesi' 2023 vizyonuna temel teşkil edecek projelerdendir.
DADAŞLIK RUH VE KÜLTÜRÜ
ERZURUM: Böyle bir yol haritasında mutlak adrese ulaşmak için dadaşlık ruhu mu gerekiyor? Ya da bu yolda başarıya ulaşmak için dadaş duruş ve kıvamı ne olmalı?
AKSU: Üç beş sene önce idi galiba, Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etütler Vakfı (TESEV), sonradan kitaplaştırdığı bir çalışmasında, “Yörükler, Dadaşlar, Avşarlar ve muhacirleri” Türklük’ten ayrı etnik bir grup olarak takdim etmişti.
Şehirden itirazlar yükseldi, yerel basın, bazı siyasetçiler ve sivil kitle örgütleri tepkilerini dile getirdiler… Biz de hemen bir makale döşenip kıyameti koparmıştık koparmasına, ama bu talihsiz rapor bize şunu göstermişti. Türk aydınında, hem de bir büyük kuruluşa rapor hazırlayacak düzeydeki akademisyenlerde ‘yanlış bir dadaş’ algısı mevcuttu.
İşin doğrusu bu konuda Erzurumlunun da kafası karışıktı, hala da karışık. Şimdi ben burada dadaşlığın tanımı, kavramın geçmişi, tarihi süreci konusunda bir şeyler söylemeyeyim, o uzmanların işi… İsterseniz ben, sadece ‘dadaşlık’tan ne anladığımı, biraz da genel olarak ne anlaşılması’ gerektiğine işaret edeyim.
BİR ANEKDOT
Size anlatacağım şu yaşanmış olayı oldukça yaşlı bir hemşerimizden dinlemiştim. Yıllar önce, ağabeyimiz çok genç bir memurken Ankara’nın hatırı sayılır bir mağazasından alışveriş yapmış. O zamanlar kredi kartı falan yok. Yüklüce alaverelerde senet isteniyor, kefil talep ediliyor.
Satış elemanı senetleri hazırlama aşamasında hemşerimizden nüfus cüzdanını istemiş. O esnada mağaza sahibi yanlarına gelmiş. Kafa kâğıdının memleket hanesinde “Erzurum” yazdığını görünce “İstediğini al götür, ne senet’e gerek var, ne kefile… Senin senet’in de, kefilin de memleketin…” deyivermiş…
Meğer adam askerliğini şehrimizde yapmış, Palandöken rüzgârıyla gönlünü temizlemiş, o zamanlar zemzem temizliğinde akan tabakhane suyundan abdest alıp, yüzünü nurlandırmış.
Sayısız izzet ikram görmüş; lokantasında en güzel yemeği yemiş, kahvehanesinde tavşankanı çay yudumlamış, mescidinde namaz kılmış, üstelik bir de ramazan idrak etmiş. Gönlüne öyle bir Erzurum nakşetmiş ki, olumsuz bir şey söyleyecek olsanız, cevabı okkalı bir Osmanlı tokadı olur!
Buna benzer anlatıları siz de işitmişsinizdir. Birbirine benzeyen evliya menkıbeleri misali, biraz da süslenerek dilden dile dolaşan bu gibi öykülerin başkahramanı, ‘dadaş, kamuoyunda nasıl algılanıyor’ sorusunun en iyi cevabıdır.
DADAŞLIK KLASÖRÜMÜZE DÜŞEN NOT
Bu öyküyü dinlediğim dostuma demiştim ki ‘bu anlattığın altın değerindeki hatırayı beynimin ‘dadaşlık’ klasörüne yerleştirdim. Şimdi ben de sana başka bir hikâye anlatacağım…
Köroğlu’nun, Bolu beyinin kızı olan sevgilisi, evinden kaçıp Bolu dağındaki aslan yuvasına gelip sığınmış... Gece olmuş... İki sevgili ay yıldız cümbüşü halindeki göğün altında baş başa kalmışlar. Koç Köroğlu seriyor şilteyi, kendisi uzanıyor... Nice yiğidi dize getirdiği kılıcını ortaya koyuyor, sevdalısına ‘Sen de kılıcın ötesine uzan’ diyor... İki sevgili, dağın başında, aynı döşek üzereler, ama aralarında kınından çıkmış keskin bir kılıç var... Köroğlu diyor ki: “Nikâhlanıncaya kadar, helâlım oluncaya kadar bu kılıcın yeri burası, senin yerin de orasıdır…”
‘Dadaşlık ahlakı nasıl bir şeydir’ denilince ‘İşte budur!’ derim… Namusa, iffete sonsuz hürmet, haram ile araya kılıç koyma… İcap ettiğinde de çekip o kılıcı nefsin üzerine sefer etmek ki, bu sefer yüce peygamberin buyurduğu ‘büyük cihat’ tır ve ecdadın zaferle sonuçlanmış sayısız zaferi kadar önemlidir.
DADAŞ TARİFİ
ERZURUM: Ol vakit dadaşlığı yeniden bir tarif gerekiyor…
AKSU:Benim bildiğim DADAŞ, yüce peygamberi, ‘Muhammed’ül Emin’ yapan güvenilirlik vasfının tarih koridorlarından ışınlanıp günümüzde bir insanda şekillenmesidir. Dadaşlık, İmam-ı Azam’ın ilmidir, Fatih Sultan’ın ‘Fetih Azmi’dir, Yavuz’un ‘Şecaati’dir… Sultan Hamid’in siyaset dehasıdır. Atatürk’e ev sahipliğidir… Velhasıl, Dede Korkut kitabının sayfalarından çıkıp cumhuriyet caddesine ayak basmış delikanlılar hayal edin, ‘21. Asrın ‘Laptoplu Dadaşı’, bundan başkası değildir.
Kamuoyunda böyle algılanıyoruz. Muhataplarımıza emniyet ve güven telkin ediyoruz. Sayın Muammer CİNDİLLİ'nin 'Erzurumlu düz adamlar' diye bir muhteşem tarifi vardır...Tertemiz,sadeliğin ihtişamıyla mağrur,dürüst insanlar... Bir de bu gelir aklıma, dadaş dendiğinde...Gönül telim bu söz karşısında şöyle titreşir: Erzurum'a eğri adam yakışmaz!
DADAŞLIK KIRMIZI PASAPORTUMUZ
Komşularımız “Erzurumluya evini, ehlini, namusunu teslim et, arkan geri çekmesin” diyor.
Amir, çekinmeden en hassas görevi dadaşa gönül huzuru içinde tevdi ediyor. Memur, Erzurumlu yöneticinin adaletine tereddütsüz teslim oluyor.
Bu söylediklerime kimse şaşırmasın, bir şehir fanatizmi içinde değilim, Dışarıdan bakınca Erzurum, Palandökenler kadar yüce ve haşmetli görünür. Her şeye rağmen ve hala “Erzurumlu olmak” büyük bir kredidir, her türlü gönül ve kalp gümrüğünü aşan “Kırmızı Pasaport’tur”.
Cumhuriyet Caddesi’nde hovardalık turları atarak, milletin hanımına, kızına, namusuna çirkin laflar savuranlardan söz edip, keyfimi kaçırmayın şimdi… Onları, memlekete ahlak timsali delikanlılar yetiştiren bir bereketli tarlanın ‘gübreleri’ sayın, gitsin…
DADAŞ BIÇKIN DEĞİLDİR..!
Eski kitapların bazılarında geçen, şöyle hafiften bıçkın, eski İstanbul kabadayılarını andıran, biraz efe tavırlı ‘dadaşlık algısına’ sıcak bakmıyorum.
Dadaşlığı, yiğitlikle ahlak ve adabın kıvamında harmanlanması olarak görüyorum.
Böyle baktığımda karşıma, her zaman ve her koşulda ‘haktan yana tavır alan, haktan yana giden’, ‘din ve millet yolunda gayretli’, ‘inancında samimi, harbi ve hasbi’, ‘fedakâr’, ‘vefalı’, ‘en çetin kavgada bile arkadan vurmaz, düşküne el kaldırmaz’ bir mükemmel adam olarak algılarım ben dadaşı, bu yüksek vasıfları onun üstün ahlakının tabii özellikleri sayarım…
‘Türk İslam kültürünün tüm yüksek vasıflarını karakterinin temel özelliği olarak’ bellemiş Erzurum evlatlarına ne kadar da yakışıyor tüm dünyada geçerli karakter markası olan ‘Dadaş’lık, değil mi?
ERZURUM’A KATLANABİLMEK Mİ ERZURUMDA YENİLENMEK Mİ?
ERZURUM: Erzurumlu hiç tedavi olmayan bir karamsarlık illetinden muzdarip.. Biz bunu ‘kendine muhalefet etmek’ diye tarif ediyoruz. Karın ifade ettiği beyazlığın şehri Erzurum’da niçin karaya, siyaha yoğunlaşma hakim, niçin?
AKSU:Rahmetli Cemil Meriç'in özdeyiş haline gelmiş ne güzel sözleri vardır. En çok da şunu severim; "Bu ülkede yaşanmaz diyenler, bu ülkeyi yaşanmaz kılanlardır".
Ne zaman ‘Bu şehirde yaşanmaz arkadaş’ devamsız, intizamsız, insicamsız lafını işitsem hemen cevabı bu sözden ilhamla yapıştırırım: ‘Bu şehirde yaşanmaz diyenler, bu şehri yaşanmaz kılanlardır!’
Erzurum’u mecburiyetten katlanılan şehir olarak görmenin temelinde, burayı yaşanmaya layık bir yer olarak görmeme yanlışı yatıyor, şüphesiz…
Erzurum'un en çok eleştirildiği, Erzurumlular hakkında olumsuz kanaatlerin en çok dillendirildiği yer neresidir, biliyor musunuz?
ERZURUM’U DARAĞACINA ÇEKMEK
Belki de bazılarınız şimdi şaka yollu ‘Kars’ diyeceksiniz… Fazla meraklanmayın, hemen cevap veriyorum: Erzurum!
Şaşırtıcı gelmesin bu cevap. Zihninizi yoklayın, nerede beş altı Erzurumlu bir araya gelmişse orada kesinlikle Erzurum darağacına çekiliyordur!
Ben de, çok yerde, çok ortamda şehrini, şehrinin değerlerini eleştiren, acımasızca sorgulayan dostlarla karşılaşıyorum.
Şehirde yaygın bir toplumsal stres, hatta kopkoyu bir depresyon hali mevcut…
Toplumsal eleştirinin bir ucu bazen topyekûn şehir eleştirisine de varır. Bunu olağan görmek lazım. Şehrin ekonomik ve sosyal göstergeleri ciddi sorunlara işaret ediyorsa... Şehirli elbette durumu eleştirecek… Aksaklıklar söylenecek, sorunları sürekli dile getirilecek ki çözüm yolları bulunabilsin.
Yenilenmek, yanlışları çözmek, kalkınma paradigmalarını yenilemek elbette gerekli… Ama bunu şehrin temel dinamiklerini ulu orta söz bombardımanına tutarak yapamayız ki!
Analitik tahliller ve objektif eleştiriler yönetici kesimin oksijeni, kanı, gıdasıdır. Siyasi ve bürokratik yöneticilerin her iş ve icraatına kabul temennaları çakılan, eyyam ve dalkavukluğun yaygın hale geldiği bir memlekettin vay haline.
Ancak sizin sual ettiğiniz, bizim cevaplamaya çalıştığımız durum bu değil. Erzurum'da şöyle bir toplumsal ruh halinin emareleri iyice belirgin hale gelmiş bulunuyor. Şehir seçkininden, ahaliye kadar yaygın bir söyleme sarılmış kitleler:
"Bu şehir bana ne verdi ki? Kardeşim bu şehir katlanılabilir bir kent mi Allah aşkına?"
Şükür hazinesi tarumar olmayan, insaf mekanizması felç haline gelmeyen bir ferdin bu soruyu dilinin ucuna bile getirmesi mümkün müdür?
Hele de bir toplum bu sloganı koro halinde söylüyorsa, toplumsal arızanın boyutları genel ve köklü bir bakımı gerektirecek hale gelmiş demektir.
"Kim katlanır bu şehre, bu şehirliye " sorusuyla başlayan toplumsal ruhi çöküş, bir adım sonra şu kahredici hüküm cümlesiyle karşımıza çıkıyor: "Bu şehirde yaşanmaz…"
DADAŞ RUHLARA NE OLUYOR BÖYLE?
ERZURUM: Hangi ses ve hangi tarife kulak kesilmek gerek?
AKSU:Bir kere peşinen şunu söylemeliyim: Bu şehrin işsizi, bu şehir bana iş vermedi dese haklıdır. Aşsızı aşım niye kaynamıyor dese mazurdur. Ancak dikkatimi çeken şu ki, koro halinde ağlaşanların büyük kısmı az çok işleri yolunda olan kesimler. Yani, bu şehir bana ne verdi ki diyenler aslında, "Ben bu şehre ne verebilirim" sualini her akşam başını yastığa koyarken sorması gerekenler arasından çıkıyor.
Erzurum denilince yüreğinin en ücra köşesi havalanan, gönlü kanatlanan, ruhuna nurlar üşüşen dadaş ruhlara ne oluyor böyle? Mücadele yerine teslimiyet, çare arama iradesi yerine koro haline ağlaşmalar bu toprağın çelik iradeli insanlarının harcı mıdır?
ERZURUM’U YAŞANMAZ ŞEHİR İLAN ETMEK YANLIŞI
Kuşkusuz şehrimizin de daha büyük ve kendine özgü sorunları mevcut… Ama bu sorunlar "Erzurum'u yaşanmaz şehir" ilan etmemizin gerekçesi olamaz. Aksine, bu sorunları yenme irademizle bu şehri yaşanır hale getirmek boynumuzun borcu olmalıdır. Bu şehir bana ne verdi ki iftirasından, bu bilincin duru ve berrak iklimine geçmeden hiçbir şeyi başaramayız.
Ve işte ENER bunun için var, bunun için gece gündüz umut şırıngaları gibi şifalı projelerle huzurunuza çıkıyor…
Bu hususta söyleyeceğim son cümleler olabilir… Hacca giden günahkâr müminlerin arınıp, durulanıp tertemiz dönmeleri gibi…
HEMŞEHRİLİK FARZI VE ERZURUM’DA YENİLENMEK
ERZURUM: Son söz..
Erzurum’un maddi ve manevi iklimine kendini teslim edenler de ‘Hemşehrilik imanını’ tazelemiş olacaklardır… ‘Ol mahiler ki derya içredür deryayı bilmezler’ misali, Erzurum’un içinde yaşadığı halde, Erzurum’u bilmeyenlerle… Erzurum dışında yaşayıp Erzurum’u unutanların, ERZURUM’DA YENİLENMEYE ihtiyaçları var… Erzurum ikliminden belli aralıklarla taze soluklar almak, bir nevi HEMŞEHRİLİK FARZIDIR…
Kendini, şehrine acımaya, öfkeye ve başkalarını suçlamaya kaptırmamış aydınlar, olumsuzluklardan ders alarak, kötü şartları avantaja çevirebilir...bu taş, bu kaya niye bu yolda diye elbette eleştireceğiz, ama 'Kayayı yoldan çekmek' için hamlede bulunmak şartıyla...
Birçok sosyal,ekonomik ve kültürel sorunla boğuşan Erzurum'a en büyük kötülüğü yapan kişiler,şehirleriyle ilgilenmeyi sadece 'eleştirmek' sanıp, taşın altına elini sokmayan Erzurumlu aydınlar, bürokratlar, iş adamlarıdır. Hemşehri sermayenin ilgisizliği ise, tek tek şahısların bigâneliğinden daha ağır bir vefasızlıktır.
VAHDET NAFİZ AKSU KİMDİR?
Vahdet Nafiz AKSU, 1959 yılında Erzurum’da doğdu. İlk, orta ve liseyi Erzurum’da tamamlandı. Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünü bitirdi.
Fakülte yıllarında gazeteciliğe başladı. Erzurum’da yayımlanan Halkın sesi gazetesinde muhabirlik, yazı işleri müdürlüğü ve köşe yazarlığı yaptı. Diğer bazı yerel gazetelerde makaleleri yayınlandı. Yine o yıllarda bazı İstanbul gazetelerinin Erzurum muhabirliğini sürdürdü.
Kamu görevine, Erzurum Belediye’sinde basın müşaviri olarak başladı. 1986 yılında Petrol Ofisi Genel Müdürlüğü basın müşavirliğine atandı. Aynı kurumda sırasıyla Genel sekreterlik, uzmanlık, APK üyeliği ve genel müdür müşavirliği görevlerini yürüttü. Halen DHMİ Genel Müdürlük Başuzmanı olarak görev yapıyor.
Erzurum’da yayınlanmakta olan günlük PALANDÖKEN gazetesi ve bazı internet sitelerinde yazıları yayımlanıyor. Ahir Zaman Koşmaları, Haşa Huzurdan, Üçüncü Kitap adlı şiir kitapları yayımlanan AKSU'nun; şehrin ekonomik, sosyal ve kültürel sorunlarını ele aldığı ERZURUM YAZILARI adlı kitabı bulunuyor.
Birçok inceleme, rapor ve araştırmaları yayımlanan AKSU, şiir ve yazaları www.vahdetnafizaksu.net adlı internet sitesinde topladı.
Erzurum'un ilk ve tek düşünce ve strateji kuruluşu olan ENER'in kurucularından olan AKSU, halen bu kuruluşun başkanlığını yürütüyor...