Bahçeli, ‘Anayasa’nın dördüncü maddesinden hareketle ilk üç maddeyi değiştirmeye yeltenecek ve buna muvaffak olacak bir bedhahta bu dünya gözüyle müsaade etmemiz ve çanak tutmamız imkansızdır ve emel sahipleri kendilerine mutlaka çeki düzen vermekle mesuldür. ‘diye konuştu
Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “Anayasa'nın ilk dört maddesine ve cumhuriyetimizin kuruluş ilkelerine sadık kalınarak anayasa yapılmasının yanındayız” dedi.
MHP Merkez Yürütme Kurulu (MYK) ve Merkez Disiplin Kurulu (MDK), Devlet Bahçeli başkanlığında toplandı. Toplantının ardından Bahçeli basın açıklaması gerçekleştirdi. Türk milletinin gazi bir millet olduğunu ifade eden Bahçeli, “Gelin görün ki, terörle mücadele esnasında yaralanan, halen vücutlarında mermi ya da şarapnel parçası bulunan, mevzuattaki boşluk nedeniyle malul gazi kabul edilmeyen, üstelik sayıları 20 bini aşan kardeşimizin sessiz çığlığı hala dinmemiş, bunlara hala kulak verilmemiştir. Bu kategoride yer alan kardeşlerimiz gazilere tanınan sosyal ve ekonomik haklardan ne yazık ki istifade edememektedir. Maluliyet oranı yüzde 40’ın altında olup da gazi sayılmayan mağdur kardeşlerimizin ellerinden tutmanın, maruz kaldıkları adaletsizliğe neşter vurmanın, manen kazandıkları unvanı resmen tanımanın ve takdim etmenin zamanı gelmiştir. Gazilik müessesini daha fazla sorgulatmadan hak sahibi kardeşlerimize unvanlarının verilmesi ve şeref aylıklarının bağlanması Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin ilk gündem maddeleri arasında yerini almalıdır. Derinleşen ve sürekli genişleyen bu sosyal sorun artık çözümle buluşturulmalıdır” diye konuştu.
Yunanistan Savunma Bakanı’nın gayri askeri statüde olan Meis Adası’na askeri heyetle gelerek alçakça meydan okumasının tesadüf olmadığını söyleyen Bahçeli, “Ege, Doğu Akdeniz ve Kıbrıs’ta küresel senaryoların tatbik ve tecelli edebilmesi ancak ve ancak Türkiye’nin aczi, ataleti, kutuplaşması ve takatten düşmesiyle mümkündür. ABD’nin Irak’tan çekilme kararına rağmen bu ülkenin kuzeyine asker konuşlandırması, Suriye’nin kuzeydoğusunda yeni üsler kurup, mevcut üsleri takviye etmesi, biri inen biri kalkan kargo uçaklarıyla silah ve mühimmat yığınağını artırması, PYD/PKK/YPG’nin Türkiye’ye saldırı için hazırlık içinde olmaları gizli saklı bir şey değildir. Bu nedenle Türk milletinin ve Türk devletinin mücavir bölgelere ve küresel mütehakkim projelere müdahil olamayacak derecede iç sorunlarla boğuşması kurgulanmaktadır” dedi.
Kullanılan cep telefonlarının bile riskli olduğunu söyleyen Bahçeli, “İki gün evvel Lübnan’da yaşanan İsrail kaynaklı dijital saldırı ve bu kapsamda çağrı cihazlarının uzaktan patlatılması tehdit algılarını zirveye çıkarmıştır. Doğası gereğince tarafsız olmayan teknolojik serpilme ve sıçramalar hakim güçlerin denetimi altında felaketleri mayalandırmakta, düşmanlıkları katlamaktadır. Artık hiçbir yer güvenli değildir. Artık hiçbir şey de eskisi gibi olmayacaktır. Haritaların yeni baştan çizilmesi, mahkûm ülkelerin ve mazlum toplumların sömürü çarkında daha da öğütülmesi amacıyla sıcak çatışma ve savaşların refakat ettiği masa başı cinnet ve cinayet mesaisi yoğunlaşmıştır. Kısaca temas ettiğim yüksek tehdit ve tehlikeler gittikçe mesafe alıyorken, Türkiye’mizin bayatlamış, kapanmış ve geride bırakılmış kronik tartışmaların tekraren baskı ve dayatmasına maruz bırakılması dışarıdan güdümlü şirret oyunun ara istasyonudur” şeklinde konuştu.
“KUKLA MUHALEFET, ZİYAN İÇİNDE OLAN DİĞER MUHBİR UNSURLAR TETİKÇİLİK VE TEŞRİFATÇILIK YAPMAKTADIR”
Kara Harp Okulu'nda öğrencilerin yemin töreni hakkında da konuşan Bahçeli, “Bir kısım Kara Harp Okulu öğrencisinin kılıçları çekerek ettiği korsan yemin ve ardı sıra yaşanan cepheleşmeler huzur ve sükûnetimizi, birlik ve beraberliğimizi darboğaza itecek kadar etki yapmıştır. Aziz Atatürk etrafında palazlanan söz düelloları, milli güvenlik sorunu haline gelen sosyal medya infaz ve ifşaları, inanan-inanmayan, laik-anti laik rekabetleri, etnik ve mezhebi kışkırtmalar bilhassa küresel güçlere ve kapalı devre çalışan örgütlere ümit bağlayan muhalefet partilerinin geçim kapısı haline gelmiştir. Dışarıda bileğimizi bükemeyenler, Türkiye’nin yükselişini çekemeyenler, uyanan devi hazmedemeyenler içeride zaaflarımızı kaşımakla, rehavetimizi kollamakla, milli ve manevi güven iklimimizi zehirlemekle meşguldür. Son zamanlarda yaşananlar, ortalığa saçılan olaylar ve bunların medya aracılığıyla psikolojik harekât biçiminde servis edilmesi kesinlikle normal değildir. Milli mukavemeti kırmak için zillet içinde yuvarlanan kukla muhalefet, ziyan içinde olan diğer muhbir unsurlar tetikçilik ve teşrifatçılık yapmaktadır” ifadelerini kullandı.
"ERKEN SEÇİM ÇAĞRISINI TELAFFUZ ETMESİ AKIL TUTULMASI VE HAYAL TUTSAKLIĞIDIR"
CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in 31 Mart seçimlerinden sonra “Erken seçim istemeyeceğiz” şeklindeki sözlerini hatırlatan Bahçeli, “Anlaşıldığı kadarıyla CHP Genel Başkanı hayal tacirliğini, boş keseden atıp tutmayı siyaset zannedecek kadar hayatın ve hadiselerin gerçeklerinden uzaklaşmıştır. Özgür Bey’in 31 Mart seçimlerinden sonra ‘Erken seçim istemeyeceğiz’ açıklaması mıh gibi hafızalara kazınmışken, bunun üzerinden çok geçmeden 2025 yılının Kasım ayında erken seçim çağrısını telaffuz etmesi akıl tutulması ve hayal tutsaklığıdır. ‘Sandığı getirip iktidara geleceğiz’ diyen bu ayarsız zatın deli saçması vaadi ise bir litrelik rakının 140 liraya inmesinden başka bir şey değildir” dedi.
“TÜRKİYE’NİN MUHALEFET SORUNU HABİS URA DÖNMÜŞTÜR”
DEM Parti ve CHP’nin Türkiye’nin iç cephesini düşürmekle tembihli ve görevli olduğunu söyleyen Bahçeli, “Mavi vatana masal diyen siyasi sefalet iyice azıtmıştır. Türkiye’nin muhalefet sorunu habis ura dönmüştür. CHP’ye oy veren kardeşlerim bu patolojik yönetim anlayışına gerçekten müstahak görülmemelidir. CHP’nin altı okundan devletçiliği mora ve yeşile boyamaktan bahsedenlerin aslında kendilerine yakışan rengin pembe olduğunu buradan hatırlatmak samimi düşüncemizdir. Bu sayede bölgesel ve küresel tehditlere müsait hale gelecek olan ülkemiz gerisin geriye Sevr şartlarına sürüklenecektir. CHP yönetimine hâkim olan sadece cehalet, sadece ihanet, sadece melanettir. DEM’in ve PKK’nın bölücülük mahzeninde gönüllü esarete heveslenen bu partinin Türkiye’nin milli tezlerine sahip çıktığı, hükümranlık haklarını savunduğu görülmüş, duyulmuş şey değildir” açıklamasında bulundu.
“ANAYASA'NIN İLK DÖRT MADDESİNE VE CUMHURİYETİMİZİN KURULUŞ İLKELERİNE SADIK KALINARAK ANAYASA YAPILMASININ YANINDAYIZ”
Milliyetçi Hareket Partisi’ne Anayasa’nın ilk dört maddesiyle ilgili soru sormanın, bu kapsamda teste tabi tutmanın ve yoklama yapmanın hiç kimsenin hakkı, harcı ve haddi olmadığını söyleyen Bahçeli, “Kim olursa olsun, hangi mevkide bulunursa bulunsun, Anayasa’nın ilk dört maddesine şaşı bakanlar ve şaibeli tavır gösterenler bizim için yok hükmündedir, ciddiye ve muhatap alınmaya değecek hiçbir yanları da yoktur. Milliyetçi Hareket Partisi ‘dördüncü madde değişsin, diğer üç maddeye bir şey demiyoruz’ sözlerini kale olsun ama surlara gerek yok diyen mağlup ve meczup anlayışla bir ve aynı görmektedir. Özgür Bey’in bize soru sormak yerine böylesi bir bayağı ve sakat tartışmanın neden ve niçin gündemde tutulduğunu, kırılgan bir zamanda hangi niyetle polemik malzemesi yapıldığını kendisinden başlamak kaydıyla itiraf etmesi akla ve adamlığa en yatkın, en uygun seçenektir. Anayasa’nın dördüncü maddesinden hareketle ilk üç maddeyi değiştirmeye yeltenecek ve buna muvaffak olacak bir bedhahta bu dünya gözüyle müsaade etmemiz ve çanak tutmamız imkansızdır ve emel sahipleri kendilerine mutlaka çeki düzen vermekle mesuldür. Anayasa'nın ilk dört maddesine ve cumhuriyetimizin kuruluş ilkelerine sadık kalınarak zamanın ihtiyaçlarına dinamik ve kalıcı cevaplar verebilen anayasa yapılmasının yanındayız” şeklinde konuştu.
“NARİN YAVRUMUZ 29 GÜNDÜR BİLİNÇLİ BİR ŞEKİLDE MEDYANIN VE FIRSATÇI MİHRAKLARIN İSTİSMAR KONUSU YAPILMIŞTIR”
Diyarbakır’da öldürülen 8 yaşındaki Narin Güran hakkında konuşan Bahçeli, “Türkiye günlerdir çok acı verici iki olayla çalkanmaktadır. Bunlardan birincisi, Diyarbakır’ın Bağlar ilçesi Tavşantepe köyünde sekiz yaşında hayattan kopartılan ve cansız bedeni bir dere kenarında bulunan Narin yavrumuz, diğeri de Tekirdağ’ın Malkara ilçesinde dilimin söylemeye varmadığı vahşete maruz kalan Sıla bebeğin dramıdır. Bu sabilere kıyanların en ağır bedelleri ödemesi adalet ve hukuk namusudur. Milletimiz alenen işlenen insanlık suçları karşısında müteessir, öfkeli ve infial halindedir. Narin ve Sıla yavrularımız hepimizin ve herkesin yüreğine ateş düşürmüştür. Narin’i hunharca katlettiler. Allah rahmet etsin diyorum. Sıla’yı mahvettiler. Şifa bulmasından başka ne diyeceğimi de maalesef bilemiyorum. Türk adaleti canilerin yakasından mutlaka tutacak, Narin’in ölümünde parmağı olanlar, Sıla’ya kast edenler ümit ederim ki güneş yüzü görmeden kapatıldıkları karanlık hücrelerinde çürüyüp gideceklerdir. Özellikle Narin yavrumuz 29 gündür bilinçli bir şekilde medyanın ve fırsatçı mihrakların istismar konusu yapılmıştır. Jandarma ve polislerimiz devrededir. Savcılarımız görevlerinin başındadır. Devlet suçluların peşindedir” dedi.