Dünya Turizm Forumu’nun kapanış oturumunda bir konuşma yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin de içinde bulunduğu coğrafyanın ancak yüzyılda bir rastlanabilecek, tarihî nitelikte hadiselerin yaşandığı sancılı bir süreçten geçtiğine dikkat çekerek, “Türkiye, coğrafi konumu, tarihî, kültürel ve beşeri bağları dolayısıyla krizleri ilk hisseden ülkelerden biridir. Bu kriz bölgelerinde yaşanan sıkıntılar, kuşkusuz sadece Türkiye’yi değil, komşu ülkeleri ve Avrupa dâhil olmak üzere neredeyse tüm dünyayı etkiliyor” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul’da 3 gündür devam eden Dünya Turizm Forumu’nun kapanış oturumuna katıldı. Türkiye’den ve dünyadan sektörün önde gelen isimlerinin konuşmacı olarak katıldığı ve ‘Turizmin Davosu’ olarak tanımlanan forumda, sektörün yerli ve yabancı aktörleri de hazır bulundu.
Forumda bir konuşma yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, medeniyetlerin beşiği, kıtaların kavşak noktası olan İstanbul’da, turizm alanında dünyanın önde gelen kuruluşlarının yöneticilerini ve temsilcilerinin misafir edildiğine işaret ederek, forumun; turizm sektörü açısından küresel ölçekte meselelerin ele alındığı, yeni iş birliği alanlarının keşfedildiği bir platform olduğunu belirtti.
Forumu düzenleyen Genç Turizmciler Derneği’ne ve katkı veren kurum ile kuruluşlara teşekkür eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, forumda gerçekleştirilen istişarelerin, sektörün bugünü ve geleceğine dair ortaya konulan görüşlerin, Türkiye’nin tanıtımına ve turizminin yeni ufuklar kazanmasına katkı sağlayacağına inandığını söyledi.
“İSTANBUL KÜRESEL ÖLÇEKTEKİ ETKİNLİKLERDE DÜNYANIN EN GÖZDE MERKEZLERİNDEN BİRİ OLDU”
İstanbul’un uluslararası kongre, fuar, zirve ve sempozyum gibi küresel ölçekteki etkinlikler bakımından, dünyanın en gözde merkezlerinden biri haline geldiğine işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “İstanbul, gayretlerimiz neticesinde, hamdolsun, bugün kültür ve kongre turizmi açısından Barcelona, Viyana, Washington, Paris, Londra ve Roma gibi destinasyonlar ile rekabet ediyor. İnşallah 2016 yılında, İstanbul’un bu özelliğini daha da perçinleyecek 3 tarihî zirveye ev sahipliği yapacak, dünya liderlerini bir kez daha ülkemizde ağırlayacağız” açıklamasında bulundu.
Bu zirvelerin 14-16 Nisan tarihlerinde İslam İşbirliği Teşkilatı 13’üncü İslam Zirvesi, 25-26 Mayıs tarihlerinde, ilk defa düzenlenecek Dünya İnsani Zirvesi ve Ekim ayında gerçekleştirilecek Dünya Enerji Kongresi olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, uluslararası toplantıların en üst standartlarda icra edilmesi noktasında İstanbul’un da artık tek il olmadığını söyledi. Geçen yıl Antalya’nın G-20 Liderler Zirvesiyle bu konuda kendini ispat ettiğini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu zirve öncesinde Türkiye’nin gerçekleştirdiği hazırlık toplantılarına, 15 bin delege ve 10 bin katılımcının iştirak ettiğini dile getirdi. Antalya’nın bu gurur toplantısına Nisan ayında açılacak Expo 2016 Fuarı’nı da ekleyeceğini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “G-20 Liderler Zirvesi’nde olduğu gibi, bugüne kadar üstlendiğimiz her organizasyondan alnımızın akıyla çıkmayı başardık, bütün misafirlerimizin ülkemizden memnun ayrılmalarını sağladık. Bizim bu süreçteki en büyük güvencemiz, en büyük destekçilerimiz ise turizmcilerimiz oldu, sizler oldunuz” şeklinde konuştu.
“TÜRKİYE’NİN DE İÇİNDE BULUNDUĞU COĞRAFYA SANCILI BİR SÜREÇTEN GEÇİYOR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Dünya Turizm Forumu’nun, kritik bir dönemde gerçekleştiğine, Türkiye’nin de içinde bulunduğu coğrafyanın ancak yüzyılda bir rastlanabilecek, tarihî nitelikte hadiselerin yaşandığı sancılı bir süreçten geçtiğine dikkat çekerek, Türkiye’nin güneyinde Suriye, Irak ve Yemen; kuzeyinde Ukrayna; batısında Yunanistan ekonomik, siyasi ve soysal krizlerle başa çıkmaya çalıştığını kaydetti. Cumhurbaşkanı Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü: “Türkiye, coğrafi konumu, tarihî, kültürel ve beşeri bağları dolayısıyla bu krizleri ilk hisseden ülkelerden biridir. Bu kriz bölgelerinde yaşanan sıkıntılar, kuşkusuz sadece Türkiye’yi değil, komşu ülkeleri ve Avrupa dâhil olmak üzere neredeyse tüm dünyayı etkiliyor. Mülteci ve göç sorunu, DEAŞ gibi terör örgütlerinin kanlı eylemleri, artan ırkçılık, İslamofobi, farklı toplum kesimleri arasında yaşanan gerilimler, bu krizlerin yansımalarından birkaçıdır. Hemen herkesin yüzleşmek zorunda kaldığı bu meseleler, küreselleşen dünyada, imkânlarla beraber sorunların da küreselleştiğinin en somut örneklerini teşkil ediyor.”
“35 YILDIR DEVAM EDEN TERÖRLE MÜCADELEMİZDE HİÇBİR ZAMAN AĞLAMADIK, BAĞIRIP ÇAĞIRMADIK”
Suriye ve Irak’ı kana bulayan DAEŞ terör örgütünün, insanlık dışı saldırılarını Tunus’tan Mısır’a, Paris’ten Amerika Birleşik Devletleri’ne kadar dünyanın birçok ülkesine yaydığına işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, kimi batılı ülkelerin, son derece yanlış bir şekilde, terör örgütlerine karşı tavırlarını, onların söylemlerine ve ideolojilerine bakarak belirlediklerini kaydetti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Batı ülkelerinin bu ikircikli tavrını, Türkiye’nin çeşitli terör örgütleriyle uzun yıllardır sürdürdüğü mücadelesinde gördüklerini söyledi ve şu değerlendirmeleri yaptı: “Sadece PKK ile olan mücadelemiz 35 yıldır devam ediyor. Ama biz hiçbir zaman ağlamadık, bağırıp çağırmadık. Mücadelemizi sabırla kendi içimizde verdik, hâlâ da vermeye devam ediyoruz. Terör örgütünün elebaşları, elleri masum kanına bulaşmış caniler, kırmızı bültenle aranan suçlular, çeşitli kılıflar altında yıllarca batı ülkelerinde serbestçe dolaştılar. Bu ülkede en güçlü işadamlarından birinin katili bakıyorsunuz yıllarca saklanıyor. Yıllardır kaçak olanı var. En sonunda bir tanesi birkaç gün önce yakalandı. Bu işler sabır istiyor. 20 yıl sabredildi ve bunun sonunda fail yakalandı. Türkiye bu noktada dünyaya birçok yönüyle örnek... Türkiye’nin haklı talepleri, ne yazık ki büyük bir suskunlukla geçiştirildi. Bugün aynı tavrın maalesef Suriye ve Irak’taki terör yapılarına karşı da sergilendiğine şahit oluyoruz.”
“PYD VE YPG’NİN BÖLGEDE YAPTIĞI ETNİK TEMİZLİK GÖRMEZDEN GELİNEREK HİMAYE EDİLİYOR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kandil’den yönetilen PYD ve YPG’nin, bölgede yaptığı etnik temizlik faaliyetlerinin, terör eylemleri ve mevcut rejimle olan iş birliğinin görmezden gelinerek himaye edilip desteklendiğinin altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle dedi: “Örgütün elinden çıkan silahlara baktığımızda hangi silahları görüyoruz? Batının silahlarını görüyoruz. Neredeyse Batı’nın her ülkesinin silahları var. Terör örgütüne karşı savaştığını söyleyenlerin silahlarını da onların elinde görüyoruz. Ülkemizde şu anda yapılan son operasyonlarda, rögar kapaklarının altından çıkanlardan tutun, evlerde yakalanan tüm silahlara baktığımızda, bunların Batının ürettiği silahlar olduğunu görüyoruz. Bu terör örgütünün, zorla ele geçirdiği bölgelerdeki baskıcı, faşist ve ırkçı uygulamaları müsamaha ile karşılanarak, DEAŞ’a karşı muteber bir partner gibi gösterilmeye çalışılıyor. Biz ‘Bunlara bu silahları vermeyin, bakın bunlar terörist örgütüdür’ dediğimiz zaman bize kulak tıkayanlar şimdi neticeyi görüyorlar. Değişen bir şey var mı? Yok, yine aynı.”
“PYD-YPG TERÖR ÖRGÜTÜ KÜRT KARDEŞLERİMİZİN BAŞINA BELADIR”
PYD-YPG terör örgütünün asıl hedefinin, DAEŞ’ten ziyade, kendisi gibi düşünmeyen, kendisine tabi olmayan bölge halkı ve özellikle de orada yaşayan Kürtler olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bunların Kürt kardeşlerimize öncülük etmek gibi bir derdi yoktur. Tam aksine bunlar Kürt kardeşlerimizin başına beladır, bunu böylece söylemek istiyorum” diye konuştu. Örgütün tabanının, bölgede yaşayan Kürt nüfusunun onda biri dahi olmadığını hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu örgütten farklı düşünen Suriyeli Kürtlerin bunun bedelini tehcirle, şiddetle, baskıyla ödediğini söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suriye krizi öncesi, Esed ile ilişkilerinin iyi olduğu dönemde orada yaşayan Kürtlere kimlik ve pasaport verilmediğini hatırlattı ve bu konuda Esed’i, onların Suriye vatandaşı olduğunu hatırlatarak kendilerine kimlik ve pasaport verilmesi yönünde uyardığını açıkladı. Suriye’de olaylar patlak vermeye başladıktan sonra Suriye’deki Kürtlere kimlik verilmeye başlandığına dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ama benim Kobani’de yaşayan Kürt kardeşim bunun farkında değil. Belki biliyor da farkında olmuyor” şeklinde konuştu
“TERÖR ÖRGÜTLERİ ARASINDA HİÇBİR AYRIM YAPMADAN KARARLI BİR ŞEKİLDE MÜCADELE ETTİK”
PYD’ye karşı olan duruşlarının aynı zamanda bölgedeki Kürt nüfusunun da hissiyatı olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti: “Bugüne kadar terör örgütleri arasında hiçbir ayrım yapmadan, birini diğerine tercih etmeden, ideolojisine, kimliğine bakmadan hepsiyle de kararlı bir şekilde mücadele ettik, etmeyi sürdüreceğiz. Zira biz, terör ateşinin, belli sınırların içinde kalmayacağını, bu ateşin büyüyüp tüm dünyayı tehdit eder hale geleceğini yakından biliyoruz. Şiddetin bu kadar yaygınlaştığı, terör örgütlerinin bu kadar taraftar, bu kadar sempatizan bulduğu bir ortamda, dünyanın hiç bir ülkesi güvenli olamaz, olamayacaktır. Her gün yüzlerce masum insanın katledilmesine seyirci kalınırken, insanlar açlıkla terbiye edilmeye çalışılırken, çocuklar yaprak yiyerek, hatta ağaçların kabuklarını yiyerek hayatta kalma mücadelesi verirken kimse yatağında rahat uyuyamaz.”
Türkiye’nin güvenliğinin, öncelikle Suriye’nin, Irak’ın, Kuzey Afrika’nın, Afganistan’ın, Balkanların, Kafkasya’nın ve Karadeniz’in güvenliğinden geçtiğinin unutulmaması gerektiğine vurgu yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Artık tüm ülkelerin öncelikle elini vicdanına koyması, terör karşısında ilkeli, tutarlı ve net bir tavır takınması gerekiyor” sözlerine yer verdi.
“TURİZM, TÜRKİYE’DE LİDER SEKTÖRLERDEN BİRİ HALİNE GELDİ”
Türkiye’nin; etrafını saran ateş çemberine, dünyada yaşanan krizlere rağmen istikrarlı ve kendinden emin bir şekilde yoluna devam ettiğini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, son 13 yılı her alanda olduğu gibi turizm sektöründe de rekorların kırıldığı bir dönem olduğunu ifade etti ve eskiden turizm için kullanılan ‘bacasız sanayi’ tanımlamasının kendi dönemlerinde eteğe kemiğe bürünerek turizmin Türkiye’de lider sektörlerden biri haline geldiğini kaydetti.
Yaşanan bu büyümeye rakamlarla örnekler veren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türkiye’nin turizm zenginliği Akdeniz ve Ege kıyılarındaki kumsallardan ya da tek başına İstanbul’dan ibaret değildir, Anadolu’nun tamamı adeta bir açık hava müzesidir, biz böyle bir zenginliğe sahibiz. 81 vilayetimizin her bir taşı, köylerimizde, ilçelerimizde saklı kalmış her bir eser, medeniyetlerin kesiştiği bu coğrafyada kadim insanlık tarihine ayna tutan birer şahittir” diye konuştu. Sağlık turizmi, kültür turizmi, inanç turizmi, eğitim turizmi ve doğa sporları turizmi gibi farklı turizm alanlarında Türkiye’de son dönemde ciddi sıçramaların yaşandığına işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Çok farklı alanlarda tüm dünyanın ilgisini çekecek bir potansiyele sahibiz. Ben ülkemizin son yıllardaki bu başarı grafiğinin üzerinde hassasiyetle durulması, iyi analiz edilmesi gerektiğine inanıyorum” dedi ve bu başarının arkasında Türkiye’de gerçekleşen sessiz devrimin olduğunu bildirdi.
“TÜRKİYE AYAĞINDAKİ PRANGALARDAN KURTULDUKÇA HER ALANDA ATILIMA GEÇTİ”
Krizlere, kriz senaryolarına, felaket tellallarına aldırmadan istikrarlı bir şekilde büyümesini sürdüren Türkiye ekonomisi sayesinde bu başarıların sağlandığına dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan şunları kaydetti: “Türkiye, ayağındaki prangalardan kurtuldukça her alanda atılıma geçmiş, makûs talihini değiştirerek adeta tarih yazmıştır. Türk turizm sektörü rakamların ortaya koyduğu gibi bu atılım hamlesinin en büyük kazananı, hem de en güçlü sembollerinden olmuştur. Bu dönem daha önce olduğu gibi sadece belli elitlerin, belli sermaye gruplarının değil, KOBİ’lerin, genç girişimcilerin, küçük esnafın, uluslararası yatırımcının, yani herkesin kazandığı bir dönem olmuştur. 81 vilayetimizin tamamı, 79 milyon vatandaşımızın her bir ferdi işte bu süreçte kazanmıştır. İnşallah bundan sonra da aynı şekilde ülkemizi büyütmeye, güçlendirmeye, ortaya çıkan değeri de hep birlikte paylaşmaya devam edeceğiz.”
DOĞU VE GÜNEYDOĞUDAKİ TURİZM YATIRIMLARI
Cumhurbaşkanı Erdoğan, İstanbul’un kongre turizminde önemli bir noktaya geldiğine dikkat çekerek, uluslararası yatırımcılardan İstanbul’da otel yapımı için yer taleplerinin geldiğini açıkladı. Türkiye’nin başka il ve bölgelerinin de turizm açısından büyük bir potansiyel taşıdığına değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan şu değerlendirmeleri yaptı: “Van’ın, Bitlis’in, Amasya’nın, Çorum’un, Diyarbakır’ın, Ağrı’nın bütün o güzelliklerini dünyanın ilgisine sunmalıyız. Neden Cizre, Silopi ve Sur, çukurlarla, barikatlarla, terör örgütünün harabeye çevirdiği sokaklarla gündeme gelsin, neden? Neden ilim, irfan ve sahabeler şehri Diyarbakır yakılan camilerle, yıkılan okullarla, manevi mirasına yapılan kalleşçe saldırılarla gündeme gelsin, neden? Bölgedeki şehirlerimiz neden Antalya gibi, Muğla gibi, İzmir gibi tüm dünyadan ziyaretçilerin geldiği, güzelliklerini doya doya seyrettiği iller olmasın, neden? Hakkâri, bırakanız diğer tüm imkânlarını, sadece turizmle dağları, bitki örtüsü, akarsuları, kilimleri üzerinden bile çok farklı bir kent haline dönüşebilir. Bunun önündeki en büyük engel terördür, eli kanlı terör örgütüdür. Niçin yatırımcı acaba o illere gitmiyor diye sormamız lazım. Neden? Can güvenliği ve bunun yanında ‘Acaba ben bu yatırımı yaparsam benim bu yatırımım yakılır, yıkılır mı?’ endişesinden dolayı…”
“BÖLGEDEKİ VATANDAŞLARIMIZ SAĞDUYULU TAVIRLARIYLA TERÖR ÖRGÜTÜNÜN OYUNUNA GELMEDİ”
Daha 7 ay öncesine kadar İstanbul’dan Van’a kahvaltı yapmaya gidildiğini, Sur’daki esnafın 1 yıl öncesine kadar ülkenin her şehrinden ziyaretçiyi ağırladığını, Cizre’nin cıvıl cıvıl bir ilçe olduğunu hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, daha önce başkanı olduğu partiyi kurup bölgeye gittiğinde bölgedeki kimi kanaat önderlerinin, ‘Sadece şu olağanüstü hâli kaldırın yeter’ dediklerini hatırlattı ve şunları ekledi: “Bir ayda olağanüstü hâli kaldırdık. Ama maalesef bunu söyleyenler sözlerinin arkasında duramadılar. Biz büyük özveriyle, sabırla inşa ettiğimiz bu huzur iklimini dinamitleyen, bombayla, çukurla, hendekle şehirleri yok eden, insanımıza hayatı zehir eden bu terör örgütünü dünyaya tanıtmakta hâlâ zorlanıyoruz, bunu da söyleyeyim. Hatta kendi insanımıza dahi tanıtmakta zorlanıyoruz, bunu da söyleyeyim.”
Bütün bunlara rağmen, bölge halkının artık sağduyulu, basiretli tavırları ile terör örgütüne prim vermediğini, oyuna gelmeyip terör örgütünü yalnız başına bıraktığının altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Şu anda yeni bir döneme giriyoruz. Orada ‘kaçtı’ denilenler kaçmadı, şu anda onlar yer değiştirdiler. Niye? Oradaki benim Kürt kardeşim şu anda yer değiştirerek bu operasyonların başarıyla devamını sağlıyor. Bu arada tabii kiraları, her şeyi veriliyor. Bu operasyonlar bittikten sonra buralarda yapılan planlamayla, projeyle inşallah süratle yeni ilçeler inşa edilecek. İnşa edilen yeni yerlere de şu anda oradan ‘kaçtı’ denilen vatandaşlarımız gelip yerlerine yerleşecekler. Daha modern bir şekilde orada hayatlarını sürdürmeye başlayacaklar” açıklamalarında bulundu
“TERÖR ÖRGÜTÜ TEHDİT OLMAKTAN ÇIKARILDIĞINDA BÖLGEDEKİ ŞEHİRLERİMİZ TEKRAR ŞAHA KALKACAK”
“Bölgede terör örgütü üzerinden kurulmaya çalışılan tep tipçi, baskıcı, faşist anlayış bizzat Kürt kardeşlerim tarafından çukura gömülmüştür” diye konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, terör örgütünün tehdit olmaktan tamamen çıkarıldığında bölge şehirlerinin tekrar şaha kalkacağını söyledi ve ekledi: “İstikrarını, emniyetini, huzurunu, kardeşliğini pekiştirmiş bir Türkiye’nin maddi ve manevi her noktada tarihte hiç olmadığı kadar kazanacağını biz biliyoruz. Tabi bunu başkaları da biliyor, onun için önümüze bunca engel çıkartılıyor. Onlara rağmen başaracağız, onlara rağmen 2023 hedeflerimize ulaşacağız hiç endişeniz olmasın.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, PKK, PYD, YPG, DAEŞ gibi terör örgütlerinin, kanlı eylemleriyle başarı elde edemeyeceklerini kendilerinin de çok iyi bildiğine, amaçlarının da halk arasında tedhiş ve şiddet ortamı oluşturarak korku iklimin, düşmanlığın yaygınlaşması olduğuna dikkat çekti ve devamında şu açıklamaları yaptı: “Yatırımcıyı ürküterek bölge insanını açlığa, işsizliğe, yokluğa, yani örgütün kendi karanlığına mahkûm etmektir. Bu hakikat ortadayken, Paris saldırısında gösterdiği empatiyi, hassasiyeti, kendi ülkesindeki terör eylemlerine göstermeyen bir medyamız var. Esnaf kaybetmiş, turizmci kaybetmiş, turizm emekçisi kaybetmiş, bunların asla umurunda değil. Kalemleriyle, manşetleriyle, söylemleriyle terör örgütüne kapı kulluğu yapmayı, taşeronluk yapmayı muhalefet diye yutturmaya kalkıyorlar. Biz bugüne kadar ne yaptıysak bu 5’inci kol faaliyeti yürütenlere, bu ‘mankurt’lara rağmen yaptık, Terör örgütlerinin ve onların kapı kullarının bizi hedeflerimizden alıkoymasına, ülkemizin potansiyelini harekete geçirmemize mani olmasına da asla müsaade etmeyeceğiz.”
Konuşmasının sonunda “Biz şuna inanıyoruz; bir kapı kapanırsa biiznillah diğer kapılar açılır. İnşallah hep birlikte çalışarak, el ele vererek Türkiye’nin turizmini geliştirecek, yeni ufuklara, yeni alanlara açılmasını sağlayacağız” ifadelerine yer veren Cumhurbaşkanı Erdoğan, Dünya Turizm Forumu’na katılarak fikir, teklif ve eleştirileri ile katkı sağlayanlara teşekkür etti.