AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Bizim siyasetimizin bir tanımı olacaksa o vicdan siyasetidir" dedi.
İÇ GÜVENLİK REFORMU
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu, TBMM Başkanlığı'na sunulan iç güvenlik ve özgürlükler reformunun hayata geçtiğinde, vatandaşların günlük hayatıyla ilgili devrim mahiyetinde değişimler yaşanacağını belirterek, "Ayrıca toplantı ve gösteri özgürlüğünü yok etmeye çalışan vandallara karşı en etkin tedbirlerin alınması sağlanacak" dedi.
GURUP TOPLANTISI
Davutoğlu, TBMM Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, çok yoğun bir 15 gün sonrasında yeniden buluştuklarını söyledi.
İç reformlar, dış temaslar, yurt içi seyahatlerle dolu, AK Parti felsefesini yansıtan iki hafta geçirdiklerini ifade eden Davutoğlu, geçen hafta yurt dışında olması nedeniyle grup toplantısı yapamadıklarını anımsattı.
Dün Öğretmen Günü olduğuna işaret eden Davutoğlu, 81 ilden gelen meslektaşlarıyla buluştuğunu, kucaklaştığını belirtti. Davutoğlu, ülkenin her köşesinde, gelecek nesillerin yetişmesi için gece gündüz çalışan öğretmenleri tebrik ederek, Öğretmenler Günü'nü kutladı, başarılar diledi.
EĞİTİM VURGUSU
Başbakan Davutoğlu, 12 yıllık iktidarları döneminde milli eğitime önem verdiklerini dile getirerek, Milli Eğitim Bakanlığı'nın bütçeden aldığı payın, bakanlıklar arasında hep ilk sırada yer aldığını vurguladı. Davutoğlu, "Milli sıfatı, sadece iki bakanlıkta var; Milli Eğitim ve Milli Savunma. Bu şu demek; bir ülkenin savunması, bir ülkenin istikbali ancak eğitim ile sağlanabilir. Eğitimini teminat altına alan milletler, aslında bekalarını da teminat altına alırlar. Eğitimi ihmal edenler, ne kadar güzel programlar hazırlamış olurlarsa olsunlar, o programlar, projeler kağıt üzerinde kalır, uygulamaya geçemez. 62. Hükümet programında, yeni hamle dönemi başlatırken en temel esas olarak, insan kaynağının etkin ve verimli değerlendirilmesi anlayışını temel ilke olarak kayıtlara geçirdik" diye konuştu.
İktidarı devraldıklarında 458 bin 496 olan öğretmen sayısının, şu anda 851 bin 854 olduğunu bildiren Davutoğlu, öğretmen kadrosunu neredeyse iki kat artırdıklarını kaydetti. Davutoğlu, ocak ayında eğitim seferberliğinin güzel kadrosuna, 15 bin yeni öğretmen daha atayacaklarını ifade etti.
"İNSAN HAKLARI REFORMU"
Başbakan Davutoğlu, iç reform bağlamında önemli bazı projeleri, geçen 15 gün içinde tamamladıklarına işaret ederek, iş sağlığı ve güvenliği paketini, Avustralya ziyaretinin öncesinde açıkladığını anımsattı. Davutoğlu, işçi, emekçilerin iş sağlığı ve güvenliğini teminat altına almaya kararlı olduklarını belirterek, bu çerçevede Madencilik Yasası ile ilgili değişiklikleri de içeren taslağı tamamladıklarını, bunu da önümüzdeki günlerde TBMM gündemine taşıyacaklarını söyledi.
Kişisel verilerin korunması konusunda insan hakları bağlamında son derece önemli bir kanunu, Genel Kurul'da görüşeceklerini kaydeden Davutoğlu, "Kişisel verilerin korunması kanunu son dönemde birilerinin saptırmaya çalıştığının aksine, AB normlarına göre kişilerin, kendi özel bilgilerinin korunması ve hiçbir kurum ya da kişinin, herhangi bir tarafın bu verilere ulaşımının engellenmesi, erişimin ancak kişilerin rızasıyla sağlanmasını temin eden tam bir insan hakları reformudur. Bu da insan haklarına dayalı siyaset anlayışımızın bir karşılığı olarak memleketimize, milletimize hayırlı olsun" diye konuştu.
İÇ GÜVENLİK VE ÖZGÜRLÜKLERİN KORUNMASI REFORM TASARISI
İç güvenlik ve özgürlüklerin korunması reform tasarısını da dün Meclis'e sunduklarını anımsatan Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:"Bununla sağlamak istediğimiz temel amaç insan hakları ve özgürlüklerin korunması için onun ayrılmaz bir parçası olan ve zemini teşkil eden güvenlik şartlarının sağlanmasıdır. Bu açıdan iç güvenlik ve özgürlüklerin reformu hayata geçtiğinde hem vatandaşlarımızın günlük hayatıyla ilgili devrim mahiyetinde değişimler yaşayacağız hem de toplantı ve gösteri özgürlüklerini istismar ederek, aslında toplantı ve gösteri özgürlüğünü yok etmeye çalışan vandallara karşı da en etkin tedbirlerin alınması sağlanacak."
"BU FARK, TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ'NİN FARKIDIR"
Davutoğlu, konuşmasında Avustralya ve Filipinler ziyaretlerine de yer verdi. Avustralya ziyaretinin temel amacının, 1 Aralık'ta dönem başkanlığını üstlenecekleri G-20 Zirvesi'ne katılmak olduğunu belirten Davutoğlu, son derece önemli bir zirve olduğunu söyledi. Davutoğlu, "Çünkü küresel ekonomik kriz sonrasında liderler düzeyinde toplanan G-20 şu anda dünya ekonomisine hakim olan durağanlığın nasıl aşılması gerektiği konusunda temel meselelerin tartışıldığı bir platform" dedi.
Başbakan Davutoğlu, basına kapalı, sadece liderlerin katıldığı oturumda, küresel ekonominin sorunlarını tartıştıklarını, nasıl aşılabileceğini ele aldıklarını anlattı. Türkiye'nin bu küresel ekonomik açmazın aşılmasındaki görüşünü diğer liderlerle paylaştığını ifade eden Davutoğlu, bu oturumda Türkiye'nin ekonomik başarısı, küresel krize karşı aldığı önlemler bağlamında üç hususu vurguladığını söyledi. Bu hususların, bundan sonraki başarılarının da habercisi olduğunu ifade eden Davutoğlu, şunları kaydetti:
"Bu hususlardan birincisi siyasi istikrar. O masada olanlar arasında, iktidar partisi olarak en uzun dönemli iktidarı biz temsil ediyorduk. 12 yıllık iktidarın geride bıraktığımız başarılarının temsil gücüyle görüşlerimi açık yüreklilikle paylaştım. Aslında küresel ekonomik kriz sonrası döneme baktığımızda, 2008'den bu yana özellikle Avrupa'da, bazı ülkelerde 4, bazı ülkelerde 5, benim dışişleri bakanlığım döneminde 7 dışişleri bakanının değiştiğine şahit oldum, aynen 1990'lı yılların Türkiye'si gibiydi, dünya son 5-6 yıl içinde. Bir ülke vardı ki farklıydı; o ülkede 12 yıl küresel ekonomik krize rağmen aynı siyasi kadro, bu küresel ekonomik krize karşı tedbirler almış ve ülkeyi kalkındırmıştı. Bu fark Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin farkıdır. Bu farkı oluşturan AK Parti kadrolarıydı, gurur duyuyorum. Önümüzdeki dönemde nice farkları gerçekleştireceğimiz konusunda da milletimize söz veriyorum.
Siyasi istikrarın devamı, o toplantıda da ortaya çıktı ki rasyonel ekonomik politikaların uygulanmasının, olmazsa olmaz şartıdır. Orta Vadeli Program, 10 yıllık program, sektörel dönüşümler dediğinizde bütün bu dönüşümleri, programları, projeleri düşünen, tasarlayan, plan haline döken irade ile onu gerçekleştiren iradenin aynı olması şarttır. Aksi halde ülke, 1990'lı yıllardaki gibi yaz-boz tahtasına döner. Biz 2023 derken, aslında bir güçlü iradeyi de milletimize, dünyaya ilan etmiş olduk. İnşallah 2023'e kadar bu kadrolar, bu farkı oluşturmaya devam edecekler ve daha sonrasında da..."
"MAKRO EKONOMİK İSTİKRARI SÜRDÜRECEĞİZ"
Davutoğlu, ikinci önemli boyutun makro ekonomik istikrar olduğunu vurgulayarak, sözlerini "Siyasi istikrar olabilir ama siyasi istikrar içinde makro ekonomik istikrar temin edilmemişse, ekonomik göstergeler hem iç hem dış piyasaya umut ve güven vermiyorsa, güven unsuru yoksa, zaten siyasi istikrarı da muhafaza edemezsiniz, bu birbirine bağlıdır. Siyasi istikrar olmazsa makro ekonomik istikrar olmaz, makro ekonomik istikrar olmazsa siyasi istikrar zeminini kaybeder" diye sürdürdü.
Başbakan Davutoğlu, makro ekonomik istikrarın, ülkede temsilcisi, uygulayıcısı ve teminatı olduklarını dile getirdi.
Zirvede muhatap oldukları, gelişmiş ülkelerde de gelişmekte olan ülkelerde de ortak özelliğin, makro ekonomik istikrar ve dünya ekonomisi konusundaki görüş ayrılıkları olduğuna işaret eden Davutoğlu, şunları kaydetti: "Bazı ülkeler antienflasyonist politikaları öne çıkartırken, bazı ülkeler dünyada talep artırımını öne çıkaran görüşler beyan ettiler. Biz söz aldığımızda, bu ikisinin birlikte gerçekleştirilmesi halinde dünya ekonomisinin genişleyeceğini paylaştık. Çünkü bizim istediğimiz, dünyada talebin artmasıdır. Bu sağlanmadıkça dünya ticareti gelişemez. Yüzde 8 civarında gelişen dünya ticareti, son 3-4 yıldır yüzde 3 civarında gelişiyor. Bu bizim üzerimizde de baskı oluşturuyor ama antienflasyonist politikalardan taviz verilirse, bu sefer dünya ticareti öylesine iç denge sorunları yaşar ki gelişimini, ülkede rahat şekilde hissetme imkanımız olmaz.
Bundan sonra, önümüzdeki seçim döneminde ve daha sonra da Türkiye, bu ikisini birlikte yapmaya kararlıdır. Hem reel sektörü destekleyen, büyüten, özellikle dış talebe dayalı kalkınmayı sürdüreceğiz hem de içerde bütçe, mali disipline dayalı makro ekonomik istikrarı ve antienflasyonist politikaları da sürdüreceğiz."
KURULAN ŞİRKET SAYISINDA ARTIŞ
Başbakan Davutoğlu, eylülde cari açığın 2.2 milyar dolar olduğuna işaret ederek, ilk 9 ayda cari işlemler açığının bir önceki yılın aynı dönemine göre 18,3 milyar dolar azalarak 30,8 milyar dolara gerilediğini kaydetti. Davutoğlu, ilk kez cari açıkta bu ölçüde düşüş trendi gördüklerini ifade ederek, ekonomilerindeki en kırılgan noktası olan cari açığa dönük olarak aldıkları önlemlerin sonuç verdiğini gösterdiğini söyledi.
Ekimde kurulan şirket sayısının, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 24,4 arttığını belirten Davutoğlu, şirket sayısının artmasının ekonomide canlanmanın ve özel sektörün ekonomiye duyduğu güvenin işareti olarak değerlendirildiğini vurguladı. Yüzde 24, 4 artışın, ekonomide yeni dönemle ilgili ümitli beklentilerin yaygınlaştığını gösterdiğini kaydeden Davutoğlu, yılın ilk 10 ayında bir önceki yılın aynı dönemine göre açılan şirket sayısının yüzde 18,5 arttığını, kapanan şirket sayısının yüzde 11,2 gerilediğini anımsattı. Davutoğlu, bunun da ekonomide canlılık işareti olarak önemli olduğunu dile getirdi.
Ocak-Ekim döneminde 47 bin 495 şirket kurulurken, kapananların çok daha düşük düzeyde kaldığını ifade eden Davutoğlu, bu olumlu seyri kararlılıkla politikalarında sürdüreceklerini anlattı.
"EKONOMİMİZ KALKINMAYI SÜRDÜRECEK"
G-20 Zirvesi'nde vurguladıkları 3. hususun yapısal reformlar olduğunu belirten Davutoğlu, sadece Türkiye ve Meksika'nın kapsamlı reformlar açıkladığını anımsattı. Davutoğlu, "9'unu açıkladık, 8 makro ekonomik dönüşüm programı ile 8 sosyal dönüşüm programlarını da inşallah önümüzdeki günlerde açıklayacağız. Dünyada ne seyrederse seyretsin, ne krizler yaygınlaşırsa yaygınlaşsın, biz bu milletten güç aldıkça, ekonomimiz kalkınmayı sürdürecek. İnsani kalkınmanın temel taşlarını dokumaya, döşemeye devam edeceğiz" diye konuştu.
Dönem başkanı olarak takip edecekleri politikaların esaslarını liderlerle paylaştığını söyleyen Davutoğlu, KOBİ'lerin önemi ve istihdam artışı ile küresel ekonomideki eşitsizliğin ortadan kaldırılması için G-20 üyesi ülkeler ile en gelişmiş ülkeler arasında köprü rolü oynayacak bir misyonun yerine getirilmesine önem vereceklerini anlattı.
"EŞİTSİZLİK PİRAMİDİNİ TERSİNE ÇEVİRMEK"
Başbakan Davutoğlu, şunları söyledi:"İster iç ister dış siyaset, ister bölgesel ister küresel siyaset, ister ekonomik alan olsun ister kültürel, siyasi alan, bizim siyasetimizin bir tanımı olacaksa o vicdan siyasetidir. Onun için G- 20 ülkelerinin, dünyanın en büyük ekonomisine sahip ülkelerin başkanlığını yaparken dünyanın en az gelişmiş ülkelerinin de temsilciliğini üstleneceğiz. Önümüzdeki dönemde dünyadaki eşitsizlikleri ortadan kaldıran bir yaklaşımı benimseyeceğiz. Orada da enerji konusu konuşulurken dile getirdim, dünyada insanlık nüfusunun 5'te 1'i elektriğe ulaşamıyorsa, bütün sahra güneyi Afrika'nın toplam elektrik tüketimi neredeyse New York'a eşitse, o dünyada adaleti ikame etmek mümkün olmaz. Artık dünyadaki eşitsizlik piramidini tersine çevirmenin vakti gelmiştir. Uluslararası sorunlarda vicdanın sesi olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti, önümüzdeki yıl dünya ekonomisinin de vicdanının sesi olmaya kararlıdır.
Bu zirvede ayrıca başta Başkan Obama olmak üzere hemen hemen bütün liderlerle ikili, çok taraflı görüşmelerde biraraya geldik. Bu görüşmelerde de Türkiye'nin uluslararası sorunlarla ilgili kanaatini muhataplarımla paylaştım. Özellikle Suriye, Irak bağlamında, bölgemizde yaşanan gelişmelerle ilgili kanaatlerimizi değerlendirme imkanı bulduk. Her vesileyle mülteciler sorunu başta olmak üzere insani çağrımızı sürdürdük."
EL ÖPECEK OLAN DEVLETTİR
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu, Tunceli ziyaretinde bir Alevi dedesinin eline kapanarak öpmek istediğini belirterek, "Ne haddimize, bizden yaşlı birine, bir dedeye el öptürmek. Ben de mukabele ederek onun eline sarıldım" dedi.
Davutoğlu, "O resmin simgesi şudur; bundan sonra kimse bizim önümüzde, devletin önünde diz çökmeyecek, kimse devleti temsil eden kişilerin ellerini öpmeyecek. Çünkü bundan sonra amir olan millettir, memur olan devlettir. El öpecek olan devlettir. Diz çökecek olan milletle birlikte yürüyecek olan devletin temsilcileridir, liderleridir" diye konuştu.
Başbakan Davutoğlu, AK Parti TBMM Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, Erbil'den döndükten sonra aynı gün ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden ile uzun bir görüşme yaptığını söyledi.
Görüşmede Suriye ve Irak başta olmak üzere bir çok konuyu ele aldıklarını belirten Davutoğlu, "Kendisiyle son dönemde, gerek Sayın Cumhurbaşkanımızın NATO Zirvesi bağlamında Sayın Obama ile gerekse benim G-20 Zirvesi bağlamında yine Sayın Obama ile Avustralya'da yaptığımız ve son aylarda çok yoğun teknik görüşmelerde geldiğimiz noktayı gözden geçirdik" dedi.
Davutoğlu, Türkiye'nin tutumunun çok açık olduğunu belirterek, şöyle konuştu:
"IŞİD benzeri terör örgütlerine karşı her yerde mücadele verdik, vermeye kararlıyız. Ama şunun da farkındayız; IŞİD boşluktan doğmadı, 5 sene önce yoktu, 2 sene önce yoktu. IŞİD'e doğuran şartlar ortadan kalkmadıkça, IŞİD gitse 'İTİT' gelir, başka bir şey gelir. Ama radikalleşme artar. Onun için Suriye'ye kalıcı bir çözüm gerekli. Suriye'de sadece terör örgütünün işlediği suçlar değil, rejimin işlediği insanlık dışı suçlara karşı da aynı tavrın alınması lazım. Kobani'de gösterilen tavır Halep'te, Bayırbucak'ta da gösterilmeli.
Özellikle Kıbrıs bağlamında Doğu Akdeniz'deki gelişmeleri de ele aldık. Kendisi ile bu konudaki görüşlerimizi de paylaştım. Atlantik Konseyi'nin enerji zirvesinde de bunları zikrettim. Tekrar buradan, bu kürsüden Kıbrıs Rum Yönetimi'ne çağrıda bulunuyorum: KKTC ile yürüttükleri müzakereleri nihai çözüm doğrultusunda hızlandırsınlar. Müzakere masasından çekilmek bir çözüm değil. Ayrıca şunu da zihinlerinden çıkarsınlar. Müzakereyi iyi niyetle yürütürlerse iyi niyetle muhatap bulurlar ama müzakereleri uzatıp, bu arada Kıbrıs'ın güneyinde Kıbrıs'lı Türklerin de hakkının olduğu alanlarda petrol, doğalğaz arayıp, buradaki doğal kaynakları tekellerine almaya kalkarlarsa bilsinler ki buna izin vermeyiz. Eğer onlar sondaj, sismik araştırma yaparlarsa bizim Barbaros Hayrettin gemimiz de orada durur, durur, durur. Çünkü Doğu Akdeniz aynı zamanda bizim denizimizdir, Akdeniz'i bize kimse kapatamaz. Gerekirse sondaj da yaparız. Ama bütün bu doğal kaynakları, yeni bir barışın finansmanı için avantaj olarak görürlerse ki görmeleri gereken bu, arzu ettiğimiz bu, biz gerginlik istemiyoruz. Bir an önce çözüm ve barış istiyoruz, iki toplumlu bir barışı temin edecek yola girerlerse, en kısa zamanda bu barışı sağlarız. 2004'te iyi niyetimizi gösterdik, tekrar gösteririz. Ama kimse bizim emrivakilere gözümüzü kapatacağımız vehmine de kapılmasın."
"DÖRT GÜN İÇİNDE BAĞDAT, ERBİL, İSTANBUL, PATNOS, ERZİNCAN, TUNCELİ YA DA DERSİM"
Başbakan Davutoğlu, dış temaslardan sonra cumartesi günü kendisini çok duygulandıran Patnos, Erzincan ve Dersim gibi üç yurt içi seyahat yaptığını söyledi. Davutoğlu, "Dört gün içinde Bağdat, Erbil, İstanbul, Patnos, Erzincan, Tunceli ya da Dersim. Ne derseniz deyin bizim vatanımız, her bir köşesi bizim mührümüzü taşıyan vatanımız. Bu ziyaretlerin önemi neydi? Tesadüfen yapmamıştık, kongrelerimize gittik. Ama arkadaşlarımızla planlarken bir işareti de vermek istedik. Patnos'da 6-7 Ekim olaylarında AK Parti'ye oy verdiler diye belediye binasını yaktılar, yerle bir ettiler. O zaman Patnos Belediye Başkanı'nı arayıp şunu demiştim: (İstanbul ve Ankara dışındaki ilk ilçe kongremize size ekleyeceğiz. Sizin o dik duruşunuzu tebrik etmek, yalnız olmadığınızı göstermek, demokrasin, al bayrağın ve AK Parti bayrağınınTürkiye'nin her yerinde dalgalanacağını göstermek üzere size geleceğiz.)" diye konuştu.
Patnos'da büyük bir muhabbetle karşılandığını ifade eden Davutoğlu, "Patnos'da o kardeşlerimde Süphan Dağı'nın, Ağrı Dağı'nın vakarını gördüm, o dağlara da selam olsun" dedi. Başbakan Davutoğlu, Patnos'dan etrafı dağlı, ortası bağlı güzel, can Erzincan'a geçtiğini, orada büyük bir muhabbetle karşılandığını ifade ederek, Erzincan'a 200 yataklı yeni bir hastane inşa edeceklerini söyledi. Davutoğlu, Erzincan-Sivas hızlı trenini en kısa zamanda hayata geçirmek için çalışmaları hızlandıracaklarını söyledi.
Başbakan Davutoğlu, Türkiye'nin kuzeyi ile güneyini, batısı ile doğusunu birleştiren kavşak noktada olan Erzincan'ı geliştirmeye kararlı olduklarını söyledi.
"HİÇBİRİNİN GÖZÜNDE NEFRET, KİN, HUSUMET GÖRMEDİM, HEPSİNİN GÖZÜ IŞIL IŞIL"
Erzincan'dan Tunceli'ye ve Dersim'e geçtiğini dile getiren Davutoğlu, şunları kaydetti:"Orada çok anlamlı, beni de yürekten etkileyen güzel bir şekilde karşılandım. Ağrı Dağı'nın, Süphan Dağı'nın, Uludağ'ın, Torosların selamını Munzur Dağı'na götürdük. Türkiye'nin her bir köşesinde, o dağların eteklerinde yaşayan her kökenden vatandaşımızın selamını da Tunceli'li, Dersim'li kardeşlerimize götürdük, o selamı ilettik. Bundan rahatsız olanlar oldu, olacak da. Çünkü onlar siyasetlerini bir bölgeye münhasıran yaparlar. Bakın, buradan çağrıda bulunuyorum, meydan okuyorum; diğer siyasi liderler de bir gün içinde bu üç yere ziyarette bulunsunlar, görelim. Ama üçüne birden. Bu ziyaretin şöyle bir çizgisine bakın. Bağdat'ta Sünni, Şii, Arap, Kürt, Türkmen hepsi ile buluştuk, Erbil'de ve Patnos daha çok Sünni Kürt kardeşlerimle buluştuk. Erzincan'da Türk, Türkmen kökenli Sünni ve Alevi kardeşlerimle buluştum. Tunceli'de Kürt ve Alevi kardeşlerimle buluştuk. Emin olun, hani bunları kışkırtmak isteyenler olduğu için söylüyorum, birine diğerine karşı düşman etmek isteyen olduğu için söylüyorum. Hiçbirinin gözünde nefret, kin, husumet görmedim, hepsinin gözü ışıl ışıl.
Ben bu toprakların çocuğu olarak, inancım, mezhebim, kökenim ne olursa olsun, bu kardeşlerimin hangisine başka bir niyetle, gözle bakabilirim. Hele, tarih ve rabbim bu omuzlara, bu toprakların çocuğuna Başbakanlık görevi gibi bir görevle, bütün onların canını, malını, neslini koruma görevini üzerimize yüklemişse nasıl ayrımcılık yapabiliriz, nasıl birini diğerinin karşısına koyabiliriz, nasıl birinin acısını diğerinin acısı ile yarıştırır, birinin acısını diğerinin acısı ile yarışma içerisine sokabiliriz? Hepsi bizim kardeşimizdir. “dedi