ERZURUM (İHA) - Dadaş Ocakları Genel Başkanı Eyüp Coşkun, çeşmelerin sadece sanat tarihi ve kültür açısından değil şehircilik açısından da korunması gereken eserler olduğunu belirterek, “Ne yazık ki günümüzde de devam eden tarihe karşı duyulan ilgisizlik ve şehircilik konusunda ki bilgi, beceri ve tekniğimizdeki yetersizlik nedeniyle yeterli koruma bilincinin gelişmemiş olması çeşmeleri ilgisizlik ve bakımsızlığa terk etmiş ve yok olma tehlikesiyle karşı karşıya bırakmıştır” dedi.
Dadaş Ocakları Genel Merkezi’nde düzenlenen konferansta konuşan Genel Başkan Eyüp Coşkun, Erzurum’daki çeşmeleri anlattı.
SUYUN BAŞŞEHRİ
“Su hayatın olmazsa olmazı, abı hayat. Suyun baş şehri ise Erzurum, kutsal kitapların kutsadığı Fırat’ın ana vatanı, Çoruh’un, Aras’ın yurdu. Farklı coğrafyalara hayat veren Erzurum aynı zamanda yüzyıllarca farklı imparatorluklara ev sahipliği yapmış bir şehir olarak, bu imparatorluklara ait unsurlarla beslenmiş, onlarla şekillenmiştir” diyen Coşkun, “Buna bağlı olarak zengin bir kültür ve medeniyet merkezi haline gelmiştir. Bu şehri medeniyet merkezi haline getiren Ecdat Erzurum şehrinin her bir yanını bu su denilen abı hayatın insanla buluşması için su kaynağı manasına gelen çeşmelerle donatmıştır. Elbette ki her milletin kendi kültürüne uygun olarak çeşmeleri görülür. Ama özellikle Türk mimarisinde çeşmeler önemli bir yer tutar. İslamiyet’in temizliğe önem vermesi ve yine su hayrının sevabının çok olduğuna inanılması sebebiyle Türklerin günümüze kadar gelen eserleri arasında çeşmelerin çokluğu dikkat çekicidir. Çeşmeler, asıl amaçları olan su temini dışında estetik bir gaye de güdülerek inşa edilmiştirler. Bu özellikleri, çeşmelerin geçmişten günümüze kadar gelmesinde önemli bir etkendir.
Erzurum çeşmeleri kesme köfeki taşı veya Erzurum yöresine özgü Sivişli (Keverk) taşından yapılmışlardır. Kitabeleri genelden mermerden yapılmışlardır. Genellikle tek yüzlü ve dikdörtgen bir cephe görünümündedirler. Bu cephelere özel bir itina gösterilmiştir. Erzurum çeşmeleri birbirinin tekrarı görünümünde olup, küçük ayrıntılarla mimari farklılıklar yaratılmıştır. Şerif efendi Erzurum tarihi isimli kitabında tam 395 çeşmenin varlığından bahseder. Bunların büyük bir bölümü XVIII. yüzyılda yapılmıştır. Günümüzde her eve su tesisatı bağlanması sonucu meydan çeşmelerine gereken önem verilmediğinden kullanılabilir olanların sayısı yok denecek kadar azalmıştır. Bugün bu çeşmelerden günümüze gelenlerin sayısı konusunda araştırmacılar tam bir fikir birliğine varamamakla birlikte 56 ile 80 arasında bir sayı vermektedirler.” Dedi.
Çeşmelerin sadece sanat tarihi ve kültür açısından değil şehircilik açısından da korunması gereken eserler olduğunu dile getiren Coşkun, “Çünkü çeşmeler şehrin yerleşim düzenini ve merkezini belirleyen Selçuklu ve Osmanlı şehir tipolojisinin izlerini günümüze taşıyan öğelerdir. Şehrin dokusu içerisinde sanatsal değerler olarak etrafında başarılı peyzaj çalışmaları yapıldığı takdirde bir gerdanlık gibi Erzurum merkezini süsleyeceklerdir. Bugün Avrupa’nın daha yeni farkına varmış olduğu temiz sağlıklı içme ve kullanma suyuna ulaşma hakkının birer simgesi olarak şehir tanıtımlarında değerlendirilebilecek eserler olarak şehircilik açısından ayrı birer anlam ifade edeceklerdir. Çeşmelerimiz şehir tarihi ve kültürünün yaşayan birer belgesidirler çünkü her mahallenin bir çeşmesi vardır ve o çeşmenin etrafında hayat günde en az bir defa insanlara merhaba demiştir. Mahallelinin günlük koşturmaca içerisinde birbirleri ile ayaküstü görüştükleri ortak bir mekandır. Ne yazık ki günümüzde de devam eden tarihe karşı duyulan ilgisizlik ve şehircilik konusunda ki bilgi, beceri ve tekniğimizdeki yetersizlik nedeniyle yeterli koruma bilincinin gelişmemiş olması çeşmeleri ilgisizlik ve bakımsızlığa terk etmiş ve yok olma tehlikesiyle karşı karşıya bırakmıştır . Yapılan yanlış onarımlar neticesinde çeşmelerimiz özgün özelliklerini yitirmekte ve sonrasında birçoğu tarihi değer taşımadığı gerekçesiyle yıkılmaktadır. Bunun üzerine birde şehir altyapı çalışmaları içerisinde birçok çeşmenin su kaynağı tahrip edilmiş, kendilerine özgü suları bu çeşmelerden gasp edilmiştir. Daha da kötüsü bir çok tarihi eserimizde olduğu gibi kitabeleri sökülmüş ve bunların orijinal kitabelerinin nereye götürüldüğü veya kimlerce alındığı bilinmemekte ve bu konu hakkında yetkililerce herhangi bir çalışma yapılmamaktadır. İşin daha kötüsü bu çeşmelerin asıl sahibi yani Erzurum halkı gerektiği gibi bu eserlere sahip çıkmamakta, onları korumamakta hatta tahrip etmektedirler. Geleneksel şehir dokusunun vazgeçilmez öğesi olan çeşmeler, koruma altına alınmalı, kentsel dönüşüm çalışmalarında ön planda tutulmalıdır. Bugünkü içler acısı harap durumlarından kurtarmak ve daha sonraki nesillere ulaşmaları amacıyla çağdaş restorasyon teknikleri ile onarılmalıdırlar.” Diye konuştu.
Coşkun, çeşmeler başta olmak üzere tarihi eserlere karşı gösterilen ilgisizliğin sürekli olarak gündem de tutulacağı, bu konuda gereken özenin gösterilmesi için çalışılacağı ve şehre karşı işlenen suç kapsamı içerisinde bunları tahrip eden ve üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmeyip görevlerini ihmal edenleri kamuoyu vicdanı başta olmak üzere hak ettikleri her türlü cezayı almaları için mücadelelerini sürdüreceklerini de sözlerine ekledi.