Ana Sayfa Guncel Asayiş Siyaset Ekonomi Eğitim Kültür-Sanat Sağlık-Yaşam Spor Araştırma İnceleme Bölgeden Türkiye Teknoloji Seçime Doğru
Erzurum, Eğitimde bilişime odaklandı
Erzurum, Eğitimde bilişime odaklandı
Sofascore’a erişim engeli getirildi
Sofascore’a erişim engeli getirildi
Erzurumspor PFDK’ya sevk edildi
Erzurumspor PFDK’ya sevk edildi
TRENDYOL 1. Ligde devre arası gündemi
TRENDYOL 1. Ligde devre arası gündemi
Genç Ahlat'ta şiirlerini paylaştı
Genç Ahlat'ta şiirlerini paylaştı
HABERLER>TÜRKİYE
15 Ekim 2015 Perşembe - 01:50

Davutoğlu’ndan insanlığa çağrı

Davutoğlu, "İnsanlığa çağrımız şu; gelin bu mültecilerin gözlerindeki ışığı, yüreklerindeki korkuya rağmen gözlerindeki ışığı görelim. Hep beraber o ışığın yolunda onların geleceğine sahip çıkalım" dedi.

Davutoğlu’ndan insanlığa çağrı

Başbakan Ahmet Davutoğlu, "İnsanlığa çağrımız şu; gelin bu mültecilerin gözlerindeki ışığı, yüreklerindeki korkuya rağmen gözlerindeki ışığı görelim. Hep beraber o ışığın yolunda onların geleceğine sahip çıkalım" dedi.

Başbakan Davutoğlu, Dışişleri Bakanlığı'nın ev sahipliğinde İstanbul'da düzenlenen "Küresel Göç ve Kalkınma Forumu Yıllık Zirvesi"nde yaptığı konuşmada, cumartesi günü Ankara'da gerçekleşen terör saldırısında hayatını kaybeden vatandaşlara bir kez daha rahmet dilediğini söyledi.

Terör saldırısı dolayısıyla kendilerini dünyanın her yerinden arayan, taziyelerini ileten dost ülkelerin liderlerine, temsilcilerine, uluslararası toplumun temsilcilerine teşekkür eden Davutoğlu, "İlk çağlar boyunca farklı coğrafyalardan bu topraklara gelerek yerleşen kavimlere borçlu olan gerçek anlamda bir göç şehri ama bir küresel başkent olan İstanbul'a hoş geldiniz" diye konuştu.

"Doğu ve batının, kuzey ve güneyin kaynaştığı, medeniyetlerin bir araya geldiği, kültürlerin harmanlandığı bu şehre sefalar getirdiniz" diyen Davutoğlu, İstanbul'un kuruluşu itibarıyla kavimler göçü sonrasında çözülen Roma İmparatorluğu'nun bir anlamda göçmek zorunda kaldığı yeni başkenti olduğunu söyledi.

Roma'dan İstanbul'a bir başkent göçünün yaşandığını dile getiren Davutoğlu, İstanbul'un bir imparatorluk başkenti haline bu suretle dönüştüğünü aktardı. Başbakan Davutoğlu, şöyle konuştu:"Bu kadim şehir, göç olgusunun tarihin ve medeniyetlerin seyrinde ne ölçüde yer aldığını göstermesi bakımından da simgesel bir değere sahiptir. Şehirler bizlere medeniyetlerin özünü, birikimini ve özetini sunan mücessem yapılardır. Tarihteki medeniyetlerin temsilcisi olan Roma, Pekin, İstanbul, Bağdat ve nice başka şehirler, son birkaç yüzyıl içinde ortaya çıkan şehirler gibi mesela New York gibi esasen göçün yarattığı, zenginleştirdiği ve kalkındırdığı şehirlerdir. Bu anlamda göç olgusuyla ilgili bakışımızı bir gözden geçirmekte fayda var. Bu bakımdan medeniyetlerin ve şehirlerin tarihi göçü yıkıcı bir olgu olarak gösteren mevcut ön yargıların yanlışlığını da ortaya koymaktadır. 15. yüzyıl Osmanlı tarihçisi Aşıkpaşazade, Osmanlı'nın İstanbul'a hakim olması öncesinde İstanbul'da nüfusun azalması nedeniyle ekonomik faaliyetlerin yavaşladığından bahseder. Şehrin eski ihtişamının kalmadığından, bu yüzden şehrin yeni hakimlerinin şehri imar edebilmeyi teminen İstanbul'a göçü teşvik ettiğini ekler. Bu  çerçevede de sadece Müslümanlar değil, Hristiyanlar, sadece Türkler değil Balkan kavimleri, Kafkas kavimleri, Ortadoğu kavimleri İstanbul'a doğru akmışlardır. İlk Ermeni Patrikhanesi'nin İstanbul'da, İstanbul'a fetihten sonra gelen Ermeniler tarafından kurulduğunu görmek bile İstanbul'da göçün nasıl zenginleştirici bir vaka olduğunu ortaya koyar."

Anadolu'nun her yerinden gerçekleşen göçlerin İstanbul'da büyük bir harman oluşturduğunu belirten Davutoğlu, kentin bazı semtlerinin isminin Anadolu şehirleriyle aynı olmasının sebebinin bu olduğunu anlattı.

Davutoğlu, "Ben de Konya'dan küçük yaşlarda İstanbul'a göçtüm. Çocukluk, gençlik, öğrencilik ve akademisyenlik yıllarımı burada geçirdim. Tarih bilincimi, insanlık bilincimi bu imparatorlukların başşehrinde edindim. Sokaklarında dolaştım. Birçok kez vurguladım. Birçok hocalarımız olabilir ama en büyük hocamız İstanbul şehridir" dedi.

İstanbul'dan öğrendiği şeylerin ve gördüğü kültürel çoğulculuğun bütün benliğini, akademik ve siyasi hayatı boyunca kendisini etkilediğini ifade eden Davutoğlu, şöyle konuştu:"Şehirler bize konuşurlar, ders verirler, öğretirler. Şehirlerin hakimi değil, talebesi olunur.  Bu çerçevede de şehirleri anlarken bu şehirleri oluşturan göçlere de aynı perspektifte bakmak gerekir. İstanbul bu anlamda kalkınarak, gelişerek sürekli göç alarak dünyanın en büyük şehirlerinden biri haline gelmiş, gelişerek ve kalkınarak modern bir dünya şehri olma niteliği taşımıştır. İstanbul bu anlamda göç ve kalkınma arasındaki güçlü bağı açık bir şekilde ortaya koymuştur. Günümüzde kalkınmanın temelini teşkil eden endüstrileşme, şehirleşmeyle doğrudan ilişkilidir. Toprakla uğraşan kitlelerin büyük göçler halinde şehirlere gelmiş olması modern şehirleri oluşturmuş ve günümüz sanayi ve teknolojisine erişimimizi de kolaylaştırmıştır. Şehirleşme sürecinde Victor Hugo'nun Sefiller'ine de yansıyan sıkıntılar yaşansa da bu sıkıntıların aslında göçle, şehirleşmeyle ilişkili olmadığı, insanlığın sorunlarını demokratikleşme ve özgürleşmeyle çözerken şehirleşmeye devam etmesinden anlaşılmaktadır."

 

Bu bağlamda göçün doğru yönetilmesinin ön plana çıktığını belirten Davutoğlu, göçün engellenmesi gereken değil, doğru yönetilmesi gereken bir süreç olduğunu bildirdi.

GÖÇ DİNAMİĞİ

Tarihi, insanlık tarihi kadar eski olan göçün, siyasi, sosyal, ekonomik ve kültürel gelişmelerle yakın ve yoğun etkileşim içinde olduğunu aktaran Davutoğlu, medeniyetlerin göçle şekillendiğini söylemenin yanlış olmayacağını kaydetti.

Göç dinamiğinin medeniyetlerin yükseliş ve düşüşlerinde çok önemli bir rol oynadığına dikkati çeken Davutoğlu, göçün doğru yönetildiği hallerde medeniyetlerin inkişafına, gelişmesine katkı yaparken, medeniyetlerin yükseliş ve düşüşlerinde çok önemli rol oynadığını belirtti.

Başbakan Davutoğlu, konuşmasına şöyle devam etti:"Başkenti İstanbul olan Osmanlı İmparatorluğu, göçü yönetmek bağlamında önemli bir örnek teşkil etmektedir. Kendisi göçmen olan bir boy tarafından kurulan Osmanlı Devleti, Anadolu'ya o dönemde gelen göç akımlarıyla boğuşmak yerine onları doğru bir şekilde yönlendirerek, bu topraklarda güçlü ve etkin bir siyasal düzenin kurulmasına öncülük etmiştir. Göç akımları sayesinde sürekli beslenen ve yenilenen Osmanlı toplumunda, farklı dini ve etnik gruplar yüzyıllarca barış içerisinde bir arada yaşamışlardır. Bahsettiğimiz zenginliği, farklı coğrafyalardan izler taşıyan Türk mutfağında da görmemiz mümkündür. Göçün ve göçmenlerin bir ülkenin kalkınmasında oynağı büyük rolün diğer bir örneği, Amerika Birleşik Devletleri'nde son 4 asır içinde büyük göçlerle gerçekleşen olağanüstü bir birlikte yaşama kültürünün zamanla oturmuş olmasıdır."

"TÜRKİYE YÜZYILLARCA BİRÇOK MİLLETTEN İNSAN İÇİN GÜVENLİ LİMAN OLDU"

Davutoğlu, göçmenlerin Türkiye'nin kalkınmasına önemli katkılarda bulunduğunu ve Cumhuriyet'in kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün de Balkanlı göçmenler arasında yer aldığını vurgulayarak, göçmenlerin sadece belli sorunları değil aynı zamanda büyük atılımları da gittikleri bölgelere, ülkelere taşıyabildiklerini kaydetti.

Moğol zulmünden kaçarak Anadolu'ya sığınan, hemşehrisi ve hocası olan büyük düşünür Mevlana ve onun dayandığı değerlerin, zulüm ile abad olunmayacağını, mazlumun yanında durmanın, ona gönül kapısı açmanın en önemli insanlık değeri olduğunu hatırlattığını anlatan Davutoğlu, Hazreti Mevlana'nın Afganistan'dan göç ederek bütün Asya coğrafyasından Anadolu'ya o derin irfanı taşıdığını, Anadolu'nun bu göçle Mevlana'nın felsefesiyle zenginleştiğini dile getirdi.

 Osmanlı devlet adamlarını ve medeniyetlerini derinden etkileyen Mevlana örneğinin de göçün kısa ve uzun vadede insanlığa ve medeniyete yaptığı katkıları göstermesi bakımından önemli olduğunu belirten Davutoğlu, Türkiye'nin  yüzyıllarca birçok milletten insan için güvenli liman olduğunu söyledi.

Başbakan Davutoğlu, şöyle konuştu: "Geçmişte Macaristan, Almanya, Polonya ve İsveç gibi ülkelerin tarihi şahsiyetlerine ev sahipliği yapmamız, engizisyon zulmünden kaçan Yahudilere kucak açmamız bugün bizlere gurur vermekte ve bu ülkelerle ilişkilerimize güç katmaktadır. Öte yandan, göç ve göçmenlerle mücadele ederek güçlerini tüketen devlet örneklerini yine tarihten vermek mümkündür. Örülen duvarların göç akımlarını engellemede yetersiz kaldığının en önemli şahidi tarihtir. Çizdiğimiz bu çerçevede göç dinamizminin doğru yönlendirilmesinin kilit önem taşıdığı da aşikardır."

İstanbul'un göç alan ve göçle birlikte kalkınan bir şehir olduğunu dile getiren Davutoğlu, göçün uluslararası gündemin ilk sıralarına yükseldiği bu önemli ve kritik dönemde, Küresel Göç ve Kalkınma Forumu çerçevesinde bira araya gelinerek, birbiriyle doğrudan bağlantılı bu iki konunun ele alınmasının büyük önem taşıdığına inandığını söyledi.

"BİR BAŞARI HİKAYESİNİ BİRLİKTE YAZMAK ZORUNDAYIZ"

BM Genel Sekreterliği'nin inisiyatifiyle 2007 yılındaki kuruluşundan beri bu forumun devletlerin bir araya geldiği etkin bir platform olduğunu belirten Davutoğlu, göç ve kalkınma konularında diyaloğun geliştirilmesinde bu forum üzerinden önemli katkılarda bulunulduğunu aktardı.

Forumun dönem başkanı olarak önceki başkanlara teşekkür eden Davutoğlu, "BM'de 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Gündemi, geçtiğimiz ay kabul edildi. Göç, gündemin hedefleri arasında önemli bir yere yerleşti. Şimdi uluslararası toplum olarak hep beraber bu hedefler doğrultusunda harekete geçmek ve 2030 yılına kadar bir başarı hikayesini birlikte yazmak zorundayız. Bu vesileyle göçün kalkınma gündemine alınması için büyük gayret gösteren tüm paydaşlara, devletlere, uluslararası örgütlere ve sivil toplum kuruluşlarına ayrı ayrı teşekkür etmek istiyorum. Son dönemde uluslararası gündemin en üst sıralarına yerleşen, dünyanın farklı bölgelerinde farklı etkiler bırakan göç, son derece karmaşık bir olgu olarak karşımızdadır ve önümüzdeki yıllar, on yıllar içinde de gündemimizde kalmaya devam edecektir" şeklinde konuştu.

Forumun, göç ve kalkınma konularının ele alındığı, dünyanın farklı coğrafyalarından çeşitli ülkeleri bir araya getiren özgün ve en geniş katılımlı forum olarak öne çıktığını belirten Davutoğlu, "Sizler burada bugün bütün uluslararası bir toplumu temsil ediyorsunuz. Uluslararası toplumun göç konusundaki yaklaşımının da öncüleri olacaksınız. 8. forum toplantısının, sürdürülebilir kalkınma gündeminin kabul edilmesi sonrasında gerçekleştirilen ilk uluslararası toplantı olması da bugüne ayrı bir önem kazandırmaktadır" şeklinde konuştu.

Davutoğlu, Dışişleri Bakanlığı ev sahipliğinde düzenlenen Küresel Göç ve Kalkınma Forumu Yıllık Zirve Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, göçün, mekanın potansiyelinin yetersiz kalması halinde insanoğlu için kaçınılmaz bir yol olabildiğini, insanların ölüm ve zulümden kaçmak, özgür düşünmek, yaşamak, daha fazla kazanmak, öğrenmek ve araştırmak için göç ettiklerini belirtti.

Küreselleşmenin ve kalkınmanın insanlara daha hızlı ve kolay hareket edebilme kabiliyeti kazandırdığını dile getiren Davutoğlu, "İnsanın yani emeğin hareketinin meta ve sermaye hareketlerinden geri kalması, kalkınmayı, özellikle küresel kalkınmayı sekteye uğratacaktır. Göç ve kalkınma, sürekli etkileşim halinde birbirini etkileyen iki olgudur. Birini diğerinden ayırt etmek mümkün değildir. Bir taraftan göç, iyi yönetildiğinde kalkınmayı sağlayıp sürdürülebilir hale getirirken, doğru yönetilmezse, kontrolden çıkması durumunda ise bu gelişmeleri olumsuz yönde etkileyebilmektedir. Göçün kontrolden çıkması engellenerek, insanların ana vatanlarında, refah ve istikrar içinde yaşamasını sağlamak durumundayız" diye konuştu.

Göçmenlerin, ev sahibi ülkelerin kalkınmasına önemli katkılar yaptığına da işaret eden Davutoğlu, sözlerine şöyle devam etti:"Ülkeler, ellerinde olmayan bazı kabiliyetleri başka ülkelerden gelen insanların sağladığı katkılarla aşabilmektedirler. Örneğin 1960 sonrasında Türkiye'den Almanya'ya göçen birçok vatandaşımız Almanya'nın kalkınmasına büyük katkılarda bulunmuşlardır. Aynı durum 1940'larda, -bir akademisyen olarak bizzat da müşahede ettiğim için söylüyorum- Almanya'da Hitler zulmünden kaçan ve Türkiye'ye göçen Yahudi bilim adamları ve akademisyenleri için de geçerlidir. Türk bilim hayatına olağanüstü büyük katkılar yapmışlardır. Hepsini minnetle anıyoruz. Ülkeler arasında göç ederek bu ülkeleri birbirine bağlayan, kardeşlikleri, dostlukları pekiştiren herkes aslında insanlığın ortak kültürüne de büyük bir katkı yapmış olmaktadır."

"SOĞUK SAVAŞ SONRASI 4 BÜYÜK DEPREM YAŞANDI"

Kalkınma ile barış ve güvenlik arasındaki ilişkinin ne denli iç içe olduğunun herkesçe malum olduğunu belirten Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:"Soğuk Savaş sonrasında küresel düzeyde 4 depremin yaşandığını her zaman söylerim. İlk deprem Sovyetler'in yıkılmasıyla ortaya çıkan jeopolitik depremdir. Bu deprem sonrasında Balkanlar, Kafkasya, Ortadoğu ve Karadeniz'de büyük değişimler yaşanmış ve çatışma bölgelerinde önemli insan hareketlilikleri söz konusu olmuştur. Balkanlar'da Bosna ve Kosova krizi esnasında Türkiye'ye yönelik olarak yaşanan büyük mülteci akınını da şimdi tekrar bir kez daha hatırlıyoruz. En son yaşanan Ukrayna krizi dahi o dönemde yaşanan jeopolitik kaymanın, depremin artçı şoku olarak karşımızda duruyor. O dönemlerde Kafkaslar'dan, Balkanlar'dan Anadolu'ya doğru söz konusu olan göç, jeopolitik bir sonuç olarak gündemimizi, 1990'lı yıllarda meşgul etmişti. İkinci deprem, 2001 yılında 11 Eylül saldırılarıyla gerçekleşen güvenlik depremidir. Bu deprem, terör tehdidini uluslararası gündemin ilk sıralarına yerleştirmiş, toplumsal kaygıların artmasına, güçleştirilen vize rejimleriyle insan hareketliliğinin de olumsuz yönde etkilenmesine sebebiyet vermiştir. Terör tehdidi de o günden bugüne birçok göçün en önemli sebepleri arasında yer almıştır. Üçüncü deprem, 2008 yılındaki finansal krizdir. Bu finansal kriz sonrasında da özellikle işsizlik sebebiyle büyük göç hareketlerinin yaşandığı ve iş imkanı bulabilmek için büyük kitlelerin bir ülkeden diğer ülkelere doğru hareket ettiğini hep beraber gözledik."

"DÖRDÜNCÜ DEPREM ORTADOĞU'DA"

Her ekonomik, politik hareketliliğin yeni göç dalgalarının önünü açtığına işaret eden Davutoğlu, konuşmasına şöyle devam etti:"Dördüncü deprem ki hala içinden geçmekte olduğumuz bir süreçtir, Akdeniz'in doğusunda Ortadoğu'da yaşanan siyaset ve güvenlik depremidir. Bu deprem zaten, maalesef uluslararası toplumun gözü önünde her gün cereyan ediyor ve belki de son yüzyılın en büyük göç hareketlerini tetikleyen etkiler yapıyor. Son aylarda ise Avrupa'yı yoğun şekilde etkileyen şiddetli bir insani deprem olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Sığınmacı krizi, siyaset ve güvenlik alanında yaşanan depremin finans ve jeopolitik depremle üst üste gelmesiyle ortaya çıktı. Biz bu depremle esasen 4 yılı aşkın bir süredir karşı karşıyayız, iç içe yaşıyoruz. Sorunlarıyla boğuşuyoruz. Bu bağlamda sığınmacı krizinin bu dört depremin fay hatlarının kesişiminden ortaya çıkan 5. bir deprem olduğunu söyleyebiliriz."

Bu nedenlerle Türkiye'nin geçen eylül ayında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu gündemine "Akdeniz havzasındaki düzensiz göçmenlerin ve özellikle Suriyeli sığınmacıların trajedilerine ilişkin küresel farkındalık" başlığı altında bir gündem maddesi eklenmesini sağladığını kaydeden Davutoğlu, gelecek yıl mayıs ayında da Türkiye'nin bu konuları Dünya İnsani Zirvesi'nde ele almayı sürdüreceğini ifade etti. Davutoğlu, geniş kapsamlı bir istişare yapılacak olan bu toplantıya tüm katılımcıları davet etti.

"AYLAN KÜRDİ'Yİ GÖZLERİNİZİN ÖNÜNE GETİRMENİZİ RİCA EDİYORUM"

Uluslararası sistemin çözüm bulmakta zorlandığı, aciz kaldığı Suriye, Irak, Libya ve Afganistan gibi ülkelerdeki krizlerin, insanların ülkeleri içinde ve dışında yer değiştirmelerine, sığınmacı durumuna düşmelerine neden olduğunu hatırlatan Davutoğlu, şöyle devam etti:"Uluslararası toplum, 3 yaşındaki Aylan Kürdi'nin cansız bedeninin görüntüsüyle gerçek anlamda bir insani şok yaşamıştır. Bir an sizlerin de her birinizin, o 3 yaşındaki çocuk bedenini gözlerinizin önüne getirmesini rica ediyorum. Bu çerçevede de göçün bir zaruret haline geldiği durumlarda en önemli çözüm yolunun, insanları bulundukları ülkelerde mutlu kılmak için hepberaber uluslararası sorunlara çözüm bulmak olduğunu bir kez daha vurgulamak istiyorum. Artık yaşanan trajediye gözünü kapatmak yerine ortak insani değerler çerçevesinde bu trajedilere el birliğiyle çözüm üretmek zorundayız. Bu mesele, tek bir ülkenin veya ülkeler topluluğunun meselesi değil, artık bütün bir insanlığın meselesidir ve insanlık bu meseleye el ele vererek çözüm bulabilir. Yaklaşık 10 gün önce New York'ta BM Genel Kurulunda yaptığım konuşmada da bunu vurguladım. 2 hafta önce Edirne'de, Avrupa'ya geçmek için bekleyen kitlelerin temsilcilerine bir vaatte bulunmuştum. Onlara seslerini dünyaya duyurma sözü vermiştim. Bu sözümü BM Genel Kurulu'nda tüm dünya liderleri önünde yerine getirmiştim, bugün burada tekrar ediyorum. Son derece insani bir tavırla, bu Avrupa'ya doğru yürüyüşe geçen binlerce Suriyeli'nin temsilcileri beni ziyaret ettiklerinde şunu demişlerdi: 'Sayın Başbakanım, sakın ola ki Türkiye'yi protesto ettiğimizi zannetmeyin. Biz dünyaya sesimizi duyurmak istiyoruz. Yoksa Türkiye'ye müteşekkiriz' dediler."

"2 MİLYON MÜLTECİYE KALBİNİ AÇAN BİR MİLLETİN BAŞBAKANI OLARAK GURUR DUYUYORUM"

Suriyeli sığınmacıları temsil eden kişilerden birisinin bu toplantıda söylediği "2 hafta önce eşim bir doğum yaptı. İstanbul'da özel bir hastaneye gittim. Giderken çok ciddi kaygılar içindeydim çünkü eşimin doğum parası için verecek tek kuruşum dahi yoktu. Hastanede karşılandık. Eşim doğumu yaptı. Ayrılırken kaygıyla ücret talebini beklerken bir taksinin tutulmuş olduğunu gördüm. Hastane yetkililerine ücret konusunu sorduğumda, şunu söylediler, 'Siz bizim misafirimizsiniz. Sizden ücret almayacağız, çocuğunuz hayırlı, ömürlü olsun, tuttuğumuz bu taksiyle de evinize gidebilirsiniz' şeklindeki ifadeleri de nakleden Davutoğlu, "Ben bugün huzurunuzda 2 milyon mülteciyi tek bir ırkçı yaklaşım veya aşırılıkla karşılamayan, onlara kalbini, yüreğini, aşını, kapısını açan bir milletin Başbakanı olarak size hitap etmekten büyük bir gurur duyuyorum" dedi.

"HEPİMİZİN GÖREVİ, MÜLTECİLERİN O GÖZLERİNDEKİ IŞIĞI YAŞATMAKTIR"

Türkiye'deki ve komşu ülkelerdeki kamplarda çok zor şartlarda hayatlarını sürdürmek zorunda kalan Suriyeli mültecilerin durumlarının unutulmaması gerektiğini kaydeden Davutoğlu, şöyle devam etti:

"Şu anda bir şehrimizde, Kilis'te Suriyeli mültecilerin oranı Türkiyeli vatandaşları geçmiş ve yüzde 54'e ulaşmıştır. Artık bu mesele hepimizin meselesidir. Çocuklarımıza baktığımızda Aylan Kürdi'nin gözlerini görmemiz lazım. Torunlarımıza baktığımızda o, Türkiye'de ve değişik kamplarda doğan yüz binlerce bebeği görmemiz lazım. Türkiye'de 66 bin bebek doğdu, kamplarda. Kendi ülkesini, şehrini, sokağını tanımayan 66 bin bebek. Onların emin olunuz ki o günlerde dünyaya gelen benim torunumdan bir farkı yoktur. Onların geleceği için ne tedbir almışsak, torunlarımızın, çocuklarımızın, Suriyeli bebekler için de aynı tedbiri alıyoruz. İnsanlığa çağrımız şu; gelin bu mültecilerin gözlerindeki ışığı, yüreklerindeki korkuya rağmen gözlerindeki ışığı görelim. Hep beraber o ışığın yolunda onların geleceğine sahip çıkalım. Irkçı gösterilerle, dışlayıcı tavırlarla, söylemlerle, radikal yaklaşımlarla mültecilerin kalbini kırmayalım. Onlar, diğer insanlar gibi kendi evlerinde huzur içinde yaşamak isterlerdi. Eğer kendi evlerini terk etmişlerse bu kendi iradeleriyle olmadı. Zalim bir rejimin varil bombalarıyla, kimyasal silahlarıyla oldu. Barbar bir terör örgütünün vahşi katliamlarıyla oldu. Bizim hepimizin görevi, bu mültecilerin o gözlerindeki ışığı yaşatmak, oradan yeni bir insanlık anlayışını dünyaya yaymaktır."

 
Doğu’da lahana hasadı başladı
 
‘Bizim yolumuz sevgi yoludur’
YORUMLAR
 Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 

Bu haber henüz yorumlanmamış...

FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
KATEGORİDEKİ DİĞER HABERLER
Babacan'dan taşeron işçiler için müjde
Taşeron işçilere kadro konusuna da kanun düzenlemesinin yapıldığını söyleyen ...
‘Bu süreçte en iyi imtihanı millet verdi’
Bu süreçte en iyi imtihanı milletin verdiğine vurgu yapan Cumhurbaşkanı ...
Davutoğlu gündemi değerlendirdi
Kendilerine yönelik ağır ithamların da olduğuna değinen Davutoğlu, "Herkes ...
 
‘Gelmediler sorumluluk paylaşmadılar..!’
Başbakan Ahmet Davutoğlu, , NTV'de katıldığı programda gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
‘Demokrasimizi korumamız lazım’
Başbakan Ahmet Davutoğlu, Ankara'daki terör saldırısına ilişkin, "Hepimizin ...
Hatay Şehidini Kürtçe Ağıtlarla uğurladı
Erzurum’un Şenkaya ilçesinde bölücü terör örgütü PKK’ya karşı yürütülen ...
 
Şehit kardeşini asker selamıyla karşıladı
Erzurum'un Şenkaya ilçesinde PKK'lı teröristlerle girilen çatışma sonucu ...
Cumhurbaşkanı: ‘Menfur saldırıyı şiddetle kınıyorum’
Ankara’da meydana gelen terör saldırısı nedeniyle yazılı bir açıklama ...
Altınok seçim sürecini değerlendirdi
Altınok, "Seçimlere 3 haftalık bir süre kaldı. Bu seçimlerle alakalı bakanlığımızın ...
 
KANAL ERZURUM
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
ARŞİV
ANKET
Erzurumspor’un Yeni Sezon Önceliği:

a. Ligde kalmak
b. Playoffa kalmak
c. İlk iki için mücadele


Sonuçları göster Anket arşivi
Ana Sayfa Guncel Asayiş Siyaset Ekonomi Eğitim Kültür-Sanat Sağlık-Yaşam Spor Araştırma İnceleme Bölgeden
KünyeKünye FacebookFacebook TwitterTwitter Günün HaberleriGünün Haberleri