Gündemin lüzumsuz ve rahatsız eden kısmına takılıp gidiyoruz çoğu kere.
Oysa güzel gelişmelere de bakmak lazım.
Ajanslardan düşen bir haber tamda bu kıvamda.
Yani, iyi, güzel, hoş diye tarif edilebilecek tarzda…
İsterseniz haberin bir kısmını aktarıp yorumu öyle yapalım.
“ Atatürk Üniversitesi Araştırma Hastanesi Kardiyoloji Bölüm hocalarından Prof. Dr. Serdar Sevimli,“ Kalp damar tıkanıklıklarında uzun süreden beri uygulanan tedavi yöntemi açık kalp ameliyatı veya kalp damarının stentlenmesidir. Tabi burada bazı hasta gruplarında stentle tedavi mümkün olmamakta o yüzden tedavi için ameliyat gerekli oluyor. Eskiden operasyon yapılan hastaların sayısı çok yüksekti ama gelişen teknolojiyle birlikte artık birçok damarı ameliyatsız açabilme yeteneğine sahibiz. Kronik total oklüzyon dediğimiz bir damarın tam tıkalı olması durumunda eskiden hastaları cerrahiye yönlendiriyorduk ve açık kalp ameliyatıyla tedavileri gerçekleştiriliyordu. Şuanda yeni gelişen teknoloji ile beraber tam tıkalı damarları delip geçebilecek kılavuz teller sayesinde ve ince profilli balonlar sayesinde tam tıkalı damarları başarılı bir şekilde açabiliyoruz. Biz buna kronik total oklüzyon girişimi diyoruz. Şuana kadar merkezimizde 1 yıl içerisinde 130 hastaya başarılı bir şekilde kronik total oklüzyon girişimi yapıldı. Tam tıkalı bir damarı açmak eskiden açmak tamamen imkansızdı ama şuanda başarı bir şekilde o damarları açıp stent takabiliyoruz. Birçok hasta ameliyat seçeneği yerine anjiyo ve stent takma yöntemini tercih ediyor. Bu tedavi yöntemleri hastalar içinde konforlu. Hastalar açık kalp ameliyatı yerine bu tedavi yöntemi sayesinde bir gün hastanede yatıyor ve hemen taburcu oluyor.” dedi.
Gazetelerin bu tür haberleri çok daha geniş vermesi gerekiyor.
Vatandaşın çoğu bu nevi yeni gelişmelerden haberdar değil.
Oysa, insanı birinci derecede ilgilendiren gelişmeler bunlar.
Biz tam tersini yapıyoruz…
İyileştiren değil, hasta eden haberleri öne alıyoruz…
***
Bu arada şunun da altını çizelim ki, Serdar Sevimli Hoca bir Dadaş…
Kendisine yönelen hastalara öylesine müşfik yaklaşıyor ki…
Daha tıbbi müdahale yapılmadan şifa akıyor adeta…
Doğrusu biz tanışmış değiliz, anlatılanlardan aktarıyoruz.
Bir, iki, üç, beş değil, onlarca hasta ve yakınından duyduk bu güzel ifadeleri…
Lokman Hekimce hekimlik budur işte…
Üsten bakan, azarlayan, cevap vermeyen hasılı kibir abidesi değil…
Onlara zaten sadece doktor diyoruz…
Hekimlik ayrı bir kavram…
Bu kavramın altında öncelikli olarak insani hasletler yatıyor.
İbni Sina, Lokman Hekim çağrışımı yapıyor.
Para pul onun için hep plan dışıdır…
Aslolan insana hizmet…
Öyleyse, bu ve benzeri prototipleri tanıdığımızda tanıtmak da görevimiz olmalı.
Bu noktada da yanlışımız çok…
Cazgıra, çığırtkana açıyoruz zihin paraşütümüzü…
Tersini yapıp kapatmak yerine…
***
Bu fasılda Atatürk Üniversitesi yönetimine de teşekkür etmek gerekiyor…
Hastane mikrobu işini halletmemiş olsalar da, iyiye giden kapıları hep açık tutuyorlar…
Bir defa fiziki şartlar çok değişti…
Hastaneye ait bütün müştemilatlar yenilenerek daha sağlıklı hale getirildi…
Çalışanların yaklaşımı da eskiye oranla daha iyi…
Tek sorun hastane mikrobu…
Daha birkaç hafta önce yine genç bir hemşerimizi bu yüzden kaybettik…
Fatih Güllapoğlu…
Oysa, kalp cerrahi bölümünde mucizevi bir ameliyat geçirmiş, şifa bulur hale gelmişti…
Alah gani gani rahmet eylesin…
Bu illete, yani “hastane mikrobu”na bir çözüm şart…
Umalım ki, kısa süre sonra “kökten hallettik” müjdesini alırız…
Özetlersek, Erzurum’da güzel şeyler de oluyor!
Görene!