Yakın zamanda bir ağabeyimden dinledim; Erzurum’un tanınan nüktedan bir ismi başından geçtiği için anlatmış…
Tıp fakültesinde ihtisas yaptığı dönemlerde yaşadığı bir olay…
Uzun yıllar yurt dışında bulunmuş ve sahasında dünya çapında ün sahibi olmuş hoca, Türkiye’deki bonkör bir vaziyeti ti’ye almak için söylüyor…
Dersi anlatırken arada sorular da yöneltiyor öğrencilerine…
İlgisiz, özellikle de, gabi düzeydeki cevap sahipleri için değer verdiği bir başka öğrencisine seslenerek “Salim, evladım arkadaşına bir plaket ver!”
Aktarım yazıyla olunca espri tam oturmuyor…
Malum mimikler, ses tonu filan çok daha anlamlı kılıyor…
Olay şu…
Kavram kargaşası ayyuka çıktı diyoruz ya…
Bir de, kayba uğrayan kavramlar var ki…
Bin beter halde…
Bize göre en önemlilerinden biri ödüllendirme ve uygulanan yöntem…
Malum başarının karşılığıdır ödül…
Olması gereken, doğru olanı bu…
Ama…
Bizde, uzun yıllara yaygın farklı bir ödüllendirme yöntemi gelişti…
Bir kısım eyyamcı ağızların dillendirdikleri ifadeyle söyleyeyim ki, “altlık” yapmak için ödül veriliyor…
Nedir bu “altlık”?
Makam, mevki sahiplerinden ihtimal dahilindeki talepler için önceden yapılan reverans şekli…
Bunun yüksek boyutlu olanında Başbakan, Bakanlar, Müsteşarlar vs, bulunur…
İllerde ise Vali ve aşağıya doğru yayılan hiyerarşik yapı…
***
Gazeteyi açıp bakıyorsunuz bir dernek yahut vakıf veya ticari müessese özellikle de odalar filan Vali Bey’e plaket sunmuş…
Yahut Emniyet Müdürüne…
Adı ne bunun…
Ortada ne var…
Koca bir hiç!
Tek kelimeyle yalakalık!
Aslında bu tür plaket takdim edenleri mazur görmek lazım…
Zira, hayatı bu şekilde götüren takım bunlar…
Asıl ayıp edenler, marifetten uzak plaket alıcıları…
Hiç sıkılmıyorlar…
Utanmadan uzatılan ödülü alıyorlar; ardından da tumturaklı bir konuşma yapıyorlar!
Utanmazlık korosunun dahası da var…
Bu seremoniyi renklendiren zevat…
Konuşma biter bitmez bir alkış bir alkış patlatıyorlar ki…
Aman Allahım…
İçlerinden bir babayiğit çıkıp da…
“Durun, yaptığınız ayıptır!” ihtarında bulunmuyor…
Aksine, alkış faslında ödülü alanın gözüne,kulağına girme uğraşısı veriyor…
Öyle ya…
O’da mutasavver bir hesap içinde…
Diyor ki…
“Bak Sayın Valim!” veya her kimse…
Ödül verene yapacağın kıyağı benden de esirgeme…”
Bu durumu bilmeyen de yok…
***
Keşke diyorum…
Bu işleri ortadan kaldıracak bir yöntem geliştirilse…
Ya bütünüyle yasaklansa…
Yahut da…
Tayin terfi durumlarıyla sınırlı kalsa…
Özel sektör ve STK’ların kendi içlerindeki bu tür uygulamalar elbet bunun dışında…
Dert ediyoruz bu hali…
Çünkü…
Öteden beri altını çizdiğimiz “marifet iltifat” yaklaşımına halel geliyor…
Üzülüyoruz; ödül kavramı “4 Y” çirkinliğine kurban ediliyor…
Madem yeri geldi, “4 Y” yi de açalım…
Yalancılık, Yağcılık, Yalakalık, Yiyicilik…
Haksız mıyız?