ENİSE YAPAR - OSMAN ÖZGAN
ANKARA (İHA) - Cumhurbaşkanı adayı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye’de cumhurbaşkanlığı seçimlerinin her zaman sıkıntılı geçtiğini belirterek, “Biz siyaset yaptığımız süre boyunca cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ve bu makamın millete yüklediği faturayı gördük. Her zaman cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesini savunduk. ‘Egemenlik Milletindir’ dedik ve bunun gereğini yapmanın mücadelesi içerisinde olduk” dedi.
Partisinin Grup Toplantısında konuşan Erdoğan, 1 Temmuz’da gerçekleştirilen toplantıyla AK Parti grubu olarak Cumhurbaşkanı adayını kamuoyunu duyurulduğunu hatırlatarak, “AK Parti grubunda bulunan tüm milletvekili arkadaşlarıma şahsımı Türkiye Cumhuriyeti’nin 12. Cumhurbaşkanlığına aday göstermeleri sebebiyle teşekkür ediyorum. Adaylığını açıklanmasının ardından seçim kampanyalarına başladıklarını dile getiren Erdoğan, 10 Ağustos tarihine kadar 32 ili ziyaret edeceğini ve miting yapacağını kaydetti. Erdoğan, cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk mitingini gerçekleştirdiği Samsun ve ardından gerçekleştirdiği Erzurum ziyaretlerini anlatarak, cuma günü İstanbul’da Haliç Kongre Merkezi’nde düzenlenecek toplantıyla cumhurbaşkanlığı seçimi vizyon belgesini kamuoyuna açıklayacaklarını söyledi. Erdoğan, “Cumhurbaşkanlığı makamına bu göreve nasıl baktığımızı, halkın cumhurbaşkanını seçmesinin ne manaya geldiğini, cumhurbaşkanı seçilirsek nasıl bir istikamet, nasıl bir vizyon izleyeceğimizi inşallah bu belgeyle kamuoyu ile paylaşmış olacağız. Her seçim öncesinde olduğu gibi 10 Ağustos cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde de izleyeceğimiz yol haritasını kamuoyu duyuruyor, yapacaklarımızı milletimiz ile paylaşıyor, bunu da cesaretle yazıya döküp kalıcı, bağlayıcı bir belge haline getiriyoruz. Kullanacağımız materyalleri, sloganları, kampanya araçlarını da duyuracak ve artık o tarihten itibaren de daha yoğun bir şekilde alanlarda olacağız ” dedi.
“SİYASİ TARİHİMİZ BOYUNCA CUMHURBAŞKANINI HALKIN SEÇMESİNİ SAVUNDUK”
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin her zaman sıkıntılı geçtiğini 1 Temmuz’da düzenlenen toplantıda da dile getirdiğini hatırlatan Erdoğan, “Biz, cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesini bütün siyasi tarihimiz boyunca çok güçlü bir şekilde savunduk. 1993 yılında İstanbul’da ‘cumhurbaşkanını halk seçsin’ mitingi yapmıştık. Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi bizim için 2007 yılında ortada çıkmış bir konu değildir, tarihi daha eskiye dayanmaktadır. Biz siyaset yaptığımız süre boyunca cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ve bu makamın millete yüklediği faturayı gördük. Her zaman cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesini savunduk” ifadelerini kullandı.
“SHP VE BAYKAL, DARBECİ GENERALİN YANINDA, ‘ÖZAL KARŞICI’ SAFTA YER ALIYOR”
“1989’da merhum Özal cumhurbaşkanı olmak istiyor, dönemin cumhurbaşkanı, darbeden emekli general buna karşı çıkıyor” diyen Erdoğan, “Buna SHP yani dönemin CHP’si de karşı çıkıyor. 1989 yılında SHP’nin Genel Sekreteri olan Deniz Baykal ve merhum Özal’a ‘sivil diktatör’ gibi kavramlarla hakaret ediyor ve Özal cumhurbaşkanı olursa ‘onu oradan indiririz’ diye tehdit ediyor. Hatta SHP ve Baykal dönemin cumhurbaşkanı, darbeci generalin yanında, ‘Özal karşıcı’ safta yer alıyor” dedi.
“CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMLERİNE 1 YIL VARKEN CHP’LİLER MECLİS’İN MİLLİ İRADESİNİ TEHDİT ETMEYE BAŞLADI”
2007 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde merhum Özal'a karşı kurulan şer cephesinin kendilerine karşı da kurulduğuna kaydeden Erdoğan, “2006 yılında cumhurbaşkanlığı seçimlerine 1 yıl varken CHP’liler Meclis’in milli iradesini tehdit etmeye başladılar. Bir CHP’li vekil çıktı, imam hatip mezununun cumhurbaşkanı olmasının hayal olduğunu, bu hayalin de gelip geçici olduğunu ifade etti. Yine 2006 yılında CHP Genel Başkanı çıktı, Cumhurbaşkanını göreve davet etti. AK Parti’li cumhurbaşkanının krize yol açacağını, laikliğini tehdit edeceğini söyledi” şeklinde konuştu.
“DÖNEMİN CHP GENEL BAŞKANI ANAYASA MAHKEMESİ’Nİ VE MECLİS’İ ALENİ ŞEKİLDE TEHDİT ETTİ”
2007 Nisan ayında Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanı adayı olarak belirlendiğini hatırlatan Erdoğan, “Daha birinci turun ardından CHP, 367 toplantı yeter sayısına ulaşılamadığı iddiasıyla Anayasa Mahkemesi’ne gittiler. Maalesef bu hukuk cinayeti maalesef mahkemede onaylandı ve bizim Meclis’te cumhurbaşkanı seçmemiz engellendi. Merhum Özal seçilirken 367 diye bir şart yoktu. Sayın Süleyman Demirel, sayın Ahmet Necdet Sezer seçilirken böyle bir şart yoktu. Ama biz cumhurbaşkanı seçeceğimiz zaman karşımıza böyle anlamsız, hukuksuz bir şart çıkardılar. Hatta dönemin CHP Genel Başkanı Sayın Baykal çıktı, Anayasa Mahkemesi için iptal kararı vermezse ‘çatışma olur’ diyerek Anayasa Mahkemesi’ni ve Meclis’i aleni şekilde tehdit etti. 1989’da Merhum Özal’a diktatör diyen CHP, 2007 yılında da aynı tehditleri bizim için savundu. Tabi CHP tarihi boyunca milli irade karşısında hiçbir zaman yalnız hareket etmemiştir. CHP tarihi boyunca ya darbecileri arkasına almış ya da kendisi darbecilerin arkasından gitmiştir. Taktik budur” dedi.
“CHP VE ZİHNİYETİ TARAFINDAN ÖNÜMÜZE ÇIKARILAN ENGELLERİN HİÇBİRİNE GEÇİT VERMEDİK”
“2007 yılında da CHP, onun yanında bazı yüksek mahkemeler, dönemim cumhurbaşkanı, bazı hukukçular ve maalesef TSK’dan bazıları bizim karşımızda yer aldı” ifadesini kullanan Erdoğan, şunları kaydetti:
“27 Nisan bildirisi Meclis’in cumhurbaşkanı seçeceği bir dönemde yayınlandı. Aleni şekilde milli iradeyi, Meclis’i bu bildiri ile tehdit ettiler. 2007 yılında CHP ve zihniyeti tarafından önümüze çıkarılan engellerin hiçbirine geçit vermedik. 27 Nisan bildirisini geldiği yere geri gönderdik. Milli iradeyi yani milletin emaneti taşıyan, bunun da mesuliyetini bilen bir parti olarak bu münasebetsiz tehdide en sert cevabı verdik ve geri adım atmadık. Siyasi tarihimiz boyunca olduğu gibi son 12 yıl içinde tuzaklara, komplolara boyun eğmedik, statüko karşısında geri adım atmadık, tehditlerin hiçbirine ‘eyvallah’ demedik. TBMM kurulduğunda duvarında ‘Egemenlik Milletindir’ yazıyordu, hala böyle değil mi? Yine öyle. İsmet İnönü zamanında 'Egemenlik Milletindir' sözü Meclis'ten kaldırılmıştır. Demokrat Parti döneminde kazınarak yeniden oraya konmuştur. İşte biz de ‘Egemenlik Milletindir’ dedik ve bunun gereğini yapmanın mücadelesi içerisinde olduk.
"BİZİM ADAYLIĞIMIZ DA ADAYLIK SÜRECİMİZ DE ANAYASAYA UYGUNDUR’
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Milletimizin takdir etmesi durumunda eğer cumhurbaşkanı seçilirsek, paralel devlet yapılanması ile mücadelemiz kesintisiz olarak devam edecektir" dedi.
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, "1950 seçimlerinin öncesinde Çankırı'nın Şabanözü ilçesine bir CHP heyeti gidiyor. Bakıyorlar ki halk hiç tanımadığı, bilmediği Demokrat Parti'ye gönül vermiş. CHP'li adaylar orada halka soruyorlar, 'Yahu bu Demokrat Parti daha yeni kuruldu, bu parti daha hiçbir şey yapmadı, daha bu partiyi hiç tanımıyorsunuz, neden bu kadar seviyorsunuz' diye soruyorlar. Fakat benim Çankırılı kardeşim çok enteresan cevap veriyor, verilen cevap şu, 'Demokrat Parti evet henüz bir şey yapmadı ama CHP'lileri nihayet buraya ayağımıza kadar getirdi ya bu da bize yeter' diyorlar. İşte CHP ve CHP zihniyeti, halktan, milletten bu kadar kopuktu ve tarihi boyunca da hep böyle oldu. Millet bilmez diyorlar ya, bu millet nasıl biliyor, gayet güzel ortaya koydu. CHP'yi ayağımıza getirdi ya bize bu yeter diyor. Burada tarihten sizlere bir başka hatırayı da nakletmek isterim. Hamdullah Suphi, Ankara'da Keçiören'deki evine kömür getiren yaşlı bir amcayı karşısına alıyor ve soruyor, Amca diyor, hükümet Ankara'ya geldi memnun musun? Yaşlı amca, keyifsizce memnunum diyor. Hamdullah Suphi ısrar ediyor, Amca diyor hakkını daimi koruyabiliyor musun? Jandarma, vergi memuru sana eskisinden daha iyi muamele ediyor mu? Yaşlı amca cevap veriyor, Evet diyor. Vaktiyle Abdülhamit zamanında paşalar bize ver dediler verdik, öl dediler öldük onlar gittiler yerlerine İttihat Terakki Paşaları geldi. Onlar da bize ver dediler verdik, öl dediler öldük. Onlar da gitti şimdi siz geldiniz siz de bize ver diyorsunuz veriyoruz, öl diyorsunuz ölüyoruz şimdi bekliyoruz acaba bize ne zaman al diyeceksiniz" dedi.
Onyıllar boyunca devletin Anadolu'nun ve Trakya'nın yoksul insanlarına hep verdiğini anlatan Erdoğan, "Ver' dediler verdiler, 'öl' dediler öldüler ama hiçbir zaman 'al' demediler. Bu millet merhum Menderes döneminde aldı, merhum Özal döneminde aldı, işte şimdi AK Parti döneminde 12 yıldır hamdolsun alıyor. Millet artık vermiyor, millet alıyor. Bu ülkede seçkinler, elitler, siyasi, askeri, devlet gücünü elinde bulunduranlar milletten her zaman istediler. Milleti adam yerine koymadılar, milletin ferasetine, basiretine, enginliğine hiçbir zaman inanmadılar, hiçbir zaman itibar etmediler ama biz milletin içinden geliyoruz. Biz, milletin ta kendisiyiz. AK Parti'yi millet kurdu, kumaşını millet dokudu. AK Parti her zaman milletin partisi oldu ve milletle aynı istikamete baktı. Millet nasıl ki vekilini seçebiliyorsa, nasıl ki hükümetini tayin edebiliyorsa, ondan çok daha kolay şekilde Cumhurbaşkanını da seçer. Onu da tayin eder ama millet tayin eder. Bakın, CHP şu anda tıpkı tek parti dönemlerinde olduğu gibi millete itibar etmiyor. Milletin iyi bir seçim yapabileceğine inanmıyor" diye konuştu.
Erdoğan, "1989'da Turgut Özal'ın Cumhurbaşkanı olmasına karşı çıktılar. 2007'de bizim cumhurbaşkanımızı seçmemize karşı çıktılar, anayasa değişikliğine, halkın cumhurbaşkanı seçmesine karşı çıktılar. Şimdi de bir şey tutturdular, siyaset üstü siyasetin dışından bir cumhurbaşkanı seçmek için adeta cumhurbaşkanı değil; Türkiye Cumhuriyeti'nin vitrinine bir vazo, bir saksı seçmenin gayreti içindeler. Bir cumhurbaşkanı tarafsız olabilir mi? Bugüne kadar hangi Cumhurbaşkanı tarafsız olmuştur? Meclis'i askerlerle kuşattırıp kendisini zorbalıkla Cumhurbaşkanı seçtiren İsmet İnönü tarafsız bir Cumhurbaşkanı mıdır? 1960 darbesinin gölgesinde adayları tehdit ederek kendisini Cumhurbaşkanı seçtiren üniformalarıyla Meclis'te yemin eden Cemal Gürsel mi tarafsızdır? Genelkurmay Başkanı Cevdet Sunay, Deniz Kuvvetleri Komutanı Fahri Korutürk darbe yapmaktan mahkum olan Kenan Evren mi tarafsızdır? Hele bir düşünelim. Tarafsız mı bunlar, değil. Sayın Demirel, Ahmet Necdet Sezer tarafsız Cumhurbaşkanları mıydı, tarafları yok muydu? Bunları hiçbiri siyaset üstü değil, hepsinin bir siyaseti vardı ama siyasetleri milletle örtüşmüyor, devletle örtüşüyordu. 27 Mayıs'ta, 12 Eylül'le, 28 Şubat'la örtüşüyor. Hepsi de milletin siyasetinin karşısına kendi siyasetlerini, milletin değerlerinin karşısına kendi değerlerini koyuyorlardı" ifadelerine yer verdi.
"EĞER BU KARDEŞİNİZ SEÇİLİRSE TARAFSIZ CUMHURBAŞKANI OLMAYACAK"
"Burada bir kez daha ifade ediyorum, eğer bu kardeşiniz seçilirse tarafsız Cumhurbaşkanı olmayacak" diyen Erdoğan, "İki taraf var. Bir millet, iki devlet. Milletin tarafında olan bir Cumhurbaşkanı var. Türkiye'nin ihtiyacı olan da budur. Demokrasimizin ihtiyacı olan da budur. Bu devlet tarih boyunca her zaman milletinin devleti olmuştur. 10 Ağustos'tan itibaren bir kez daha inşallah milletinin devleti olmaya başlayacak. İnsanı yaşat ki devlet yaşasın. Artık milletinden sürekli alan bir devlet yok. Artık milletine veren bir devlet var. Cumhurbaşkanını halk tarafından seçilmesiyle bu millet her kademe devletine hakim hale gelecek. Milletin egemenliği artık tam manasıyla işlemeye başlıyor. CHP ve MHP yapılan her reform sırasında milleti korkutmuşlardır. Korkularının ne kadar yersiz olduğunu da her seferinde ortaya çıkmıştır. Şu anda da bir yetki karmaşasının olacağı, devletin işleyişinde bir aksaklık olacağı yönünde propaganda yapıyorlar. Milletim bunlara itibar etmedi, etmiyor" şeklinde konuştu.
Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Her zaman söylüyorum, 77 milyon Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının her birinin de buna güvenmesini istiyorum. Seçilmiş bir Cumhurbaşkanı ile seçilmiş bir Başbakan Türkiye'yi asla geriye götürmez tam tersine Türkiye'yi şaha kaldırır. Celal Bayar, doğrudan halk tarafından seçilmiş olmasa bile o zamanki sistem gereğince Demokrat Parti'nin Cumhurbaşkanı olarak göreve gelmiştir. Cumhurbaşkanlığı'nda Celal Bayar, Başbakanlık'ta Adnan Menderes 10 yıllık süreçte o meşhur darbeye kadar Türkiye'yi şaha kaldırdılar. Uyum, koordinasyon içinde aynı istikamete bakarak, aynı politikalara inanarak Cumhuriyet tarihimizde altın bir döneme imzalarını attılar. Hiç kimsenin endişesi olmasın seçildiğimiz takdirde ülkenin Başbakanıyla, Bakanlarıyla, tüm siyasi partileriyle işbirliği ve uyum içinde Türkiye'yi geleceğe taşıyacağız. 'Edirne'nin bir köyünden ve mahallesinden sorumluluğumuz nedir' bunu bileceğiz. Hakkari'de nedir, bunu bileceğiz. Her tarafa bugün nasıl bu hizmetleri götürdük, götürüyorsak yarın da aynı şekilde bu hizmetleri götüreceğiz. Böyle bir mükellefiyet var mı, evet var. Bunda asla tereddüt olmaz çünkü biz devletin vitrinine saksı, vazo seçmiyoruz. Cumhurbaşkanı elbette devleti idare edecek, başkomutan olacak, devlet kurumlarının uyum içinde işlemesini sağlayacak ama gerektiğinde Cumhurbaşkanı Iğdır'ın, Ağrı'nın, Erzurum'un su meselesiyle de ilgilenecek. Yavuz Sultan Selim köprüsüyle, çözüm süreciyle, paralel yapıyla mücadeleyle de ilgilenecek."
"İZZETLİ BİR MAĞLUBİYET ZİLLETLİ BİR GALİBİYETTEN İYİDİR"
Erdoğan, "Biz hayatımızı millete hizmete adadık. Her nerede olursa olsun, milletin hizmetkarı olmaya devam edeceğiz. 10 Ağustos'ta yapılacak seçimlerde AK Partililer kadar CHP'li, MHP'li, HDP'li, diğer partilerden parlamento dışındaki vatandaşlarımızın da oylarını alacağımıza inanıyorum. Diğer partiler çıkardıkları adaylarla seçmenlerini tam bir hayal kırıklığına uğrattılar. Burada MHP'ye gönül vermiş seçmen kardeşlerime bir hususu özellikle hatırlatmak istiyorum, MHP bu Genel Başkan yönetiminde tarihinin en kötü dönemlerini yaşadı, yaşıyor. 1999'da koalisyon ortağı olarak hükümete girdi, 5 yıllığına oraya geldi. Tamamen edilgen, pasif bir hükümet ortağı oldu. 3,5 yıl dayandı ondan sonra kaçıp gitti. 2000 yılında Meclis'te cumhurbaşkanı seçileceği zaman MHP'nin kendi iradesiyle hareket etmesine izin vermediler. MHP'ye bir aday dayattılar. Bunu seçeceksin dediler, hatta MHP içinde bir cumhurbaşkanı adayı çıktı. Meclis içinde bu adayı tartakladılar, dövdüler ve buna Devlet Bahçeli seyirci kaldı, bunu susarak onayladı. 2002'de de zaten yüzde 10 barajını geçemedi. Meclis'in dışında kaldı. Şu anda da MHP kendi iradesiyle hareket etmiyor. MHP, CHP'nin vagonu. Pensilvanya'nın oyuncağı olmuş halde. Kendisine dayatılan seçeneğe kayıtsız şartsız itaat ediyor. Allah aşkına, ülkücü camia içinde Cumhurbaşkanı adayı olacak kimse yok mudur? MHP içinde bu kutlu vazifeye aday olacak kimse yok muydu? Devlet Bahçeli, o kadar sıfat saydıktan sonra neden kendisi çıkıp da aday olmadı? Aslında bu saydığı sıfatlara en layık olan kişi kendisiydi, çıksın aday olsun. Niye olmadı. Arkadaşlar izzetli bir mağlubiyet zilletli bir galibiyetten daha iyidir. Bunu böyle bilin. Kaybedersiniz ama izzetinizle kaybedersiniz. Hem kaybetmek hem de izzetinizi bitirmek olabilecek en kötü şeydir" dedi.
MHP ve CHP'nin, Pensilvanya'nın peşine takılarak hem seçimi kaybetmeyi hem de izzetini kaybetmeyi göze aldığını anlatan Erdoğan, "Ülkücü cami içinden bir aday olsaydı, bir MHP'li milletvekili aday olsaydı Devlet Bahçeli aday olsaydı belki kazanamayacaklardı ama izzetiyle kaybetmiş olacaklardı. Şimdi Bahçeli, CHP ve Pensilyanya'nın elinde oyuncak almasını küfrederek hakaret ederek örtmeye çalışıyor. Ne o hakaretler, ne o küfürler MHP’nin genel başkanı yönetiminde yaşadığı zilleti örtmeye yetmez. Siz Erdoğan’a küfür edebilirsiniz ama Erdoğan’ın aldığı terbiye size aynı dille cevap vermeye müsaade etmez. İnanıyorum ki MHP seçmeni, ihanet şebekelerinin, marjinal sor örgütlerin elinde oyuncak yapılan MHP yönetimine 10 Ağustos'ta işte bu dersi verecektir" diye konuştu.
"TUTTURMUŞLAR BAŞBAKAN İSTİFA ETSİN"
Erdoğan, konuşmasında şunları kaydetti: "Şu anda tutturmuşlar Başbakan istifa etsin. Bunlar anayasayı da okumuyor. Bunların yasalardan da haberi yok. Anayasa başbakanın aday olması durumunda ne zaman istifa edeceğini belirlemiş durumda. Anayasa aday olduğu zaman değil cumhurbaşkanı seçildiği zaman parti ve meclisle ilişiğinin kesileceğini söylüyor. Bizim adaylığımız da adaylık sürecimiz de anayasaya uygundur. Hiç kimse komik arayışlar içerisine girmesin. Milletimizin takdir etmesi durumunda eğer cumhurbaşkanı seçilirsek, paralel devlet yapılanması ile mücadelemiz kesintisiz olarak devam edecektir. Pazar günü Erzurum'daydım. Erzurum 30 Mart'ta yüzde 59'la paralel yapı ile mücadelemizde arkamızda durdu. Erzurum'da paralel yapıya yönelik bu öfkenin devam ettiğini, bu ihanet şebekesine karşı Erzurum'un arkamızda olduğunu teyit ettik. Sadece Erzurum değil 77 milyon bizden bunu bekliyor. Biz zaten paralel yapı ile mücadelemizi sürdürüyoruz. Bu mücadele artarak devam ediyor. Cumhurbaşkanı seçilmemiz halinde bu mücadele daha kararlı şekilde ilerleyecek."
PARALEL YAPIYLA MÜCADELE
"Ulusal güvenliğimizi tehdit eden paralel yapıyla mücadelede küçük dirençlerin yaşandığını hepimiz biliyor ve görüyoruz" diyen Başbakan Erdoğan, "Özellikle yargı içindeki hala meselenin ciddiyetinin tam olarak anlaşılmadığını yargı içindeki paralellerin hukuksuzluk içinde peşinde koşmaya devam ettiklerini görüyoruz. CHP ve MHP zaten bu ihanet şebekesini koruyor ve işbirliği yapıyor. Ne yazık ki içimizde de hala bu yapıya karşı gereken tepkiyi koymayanlar var. Kimi kurumlarda bakanlıklarda cesaretle bu işin üzerine gidilmediğini görüyoruz. Devekuşu kafasını kuma gömer, o hiç kimseyi göremediği için onu da kimsenin görmediğini zanneder. Milletim kimin ne yaptığını çok iyi görüyor. Milletim kimin sessiz tepkisiz kaldığını, ihanete ortak olduğunu kafasını kuma gömdüğünü görüyor. Bu ihanet şebekesine göz yumanlar, sessiz tepkisiz kalanlar müsamaha gösterenler bilsinler ki biz de milletimiz de bunları not ettik, ediyoruz. Millet nezdinde hiçbir eylem hesapsız kalmaz. Milletim vakti zamanı geldiğinde bununu hesabını sorar. Biz de sorarız. İhanet şebekesi de onun taraftarları da ona müsamaha gösterenler de bilsinler ki eğer cumhurbaşkanı seçilirsek ihanet şebekesi ile mücadelemiz asla kesintiye uğramaz asla rölantiye alınmaz. Seçilirsem bizzat şahsım, aynı zamanda yerime gelecek başbakan arkadaşım bu yapıyla sonuna kadar mücadele edecektir. Bunun herkes tarafından bilinmesini isterim" ifadelerini kullandı.
AB politikası, çözüm süreci, ekonomik politikaların aynı eksende devam edeceğine dikkati çeken Erdoğan, "AK Parti'nin geleceğiyle ilgili hiçbir tartışmaya endişe ve soru işaretine mahal olmadığını defalarca vurguladım. Bu konuda yapılan kulislerin üretilen dedikoduların fitne ve nifak girişimlerinin başarıya ulaşma imkanının olmadığını tekrar ifade etmek istiyorum. Partimizin ilkeleri, çok net şekilde çizilmiş çizgileri, kırmızı çizgileri ve politikaları ve kuralları vardır. Hiçbir fani bu köklü davanın istikametini değiştiremez. Bu davanın istikametini değiştirmek isteyen buna yeltenen kendisini siyasi tarihin çöplüğünde bulur. Önce seçimi tamamlayacak ardından partimizin geleceği ile ilgili kararları vereceğiz. Yapılan bu işlerin üretilen dedikoduların tamamı boşa kürek çekmektir" şeklinde konuştu.