Başbakan Yardımcısı Cevdet Yılmaz, 6-7 Ekim olaylarının yıldönümü olduğunu anımsatarak, “Bu olayları bir kez kınıyoruz. O tarihlerde sokaklarımız karıştırıldı ve 50 insanımız hayatını kaybetti. Bu son derece üzücü elbette bölgenin huzuru bozuldu, bizim her şeyden daha fazla huzura ihtiyacımız var” dedi.
Bingöl’de ziyaretlerinin sürdüren Başbakan Yardımcısı Cevdet Yılmaz, İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nce düzenlenen “2015-2016 eğitim öğretim yılı yatırım bilinçlendirme” toplantısına katıldı. İl Milli Eğitim Müdürü Yakup Sarı’nın il genelinde yapılan eğitim yatırımları hakkında bilgi vermesinin ardından gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulunan Yılmaz, “6-7 Ekim olaylarını şiddetle kınıyoruz. O tarihlerde sokaklarımız karıştırıldı ve 50 insanımız hayatını kaybetti. Bu son derece üzücü elbette bölgenin huzuru bozuldu, bizim her şeyden daha fazla huzura ihtiyacımız var” dedi.
Bölgede yaşam kalitesini artırmak ve yaşam ortamını iyileştirmek için huzura ihtiyaç olduğunu anlatan Yılmaz, “Huzura zarar verenler, aslında demokrasinin de kalkınmanın da düşmanıdırlar. Özgürlüklerin yaşanması için de, refahın artması için de her şeyden önce huzura ihtiyacımız var. Şiddetin olmadığı bir ortama ihtiyacımız var. Şiddeti bir araç olarak kullananlar, aslında yetersiz inanlardır. Fikirleriyle ortaya çıkamayanlar, siyaset yapamayan insanlar, şiddete başvuruyorlar. İnsana baskı yaparlar. Bu vesileyle ben o tarihlerde hayatını kaybeden masum insanlara Allah’tan rahmet diliyorum” diye konuştu.
Yasin Börü’nün katil zanlılarının yakalandığını ve adalet önünde hesap verdiğini kaydeden Yılmaz, “Adalet mekanizmasının sonucunu hep birlikte göreceğiz. Bu tür hadiseler yapanların da cezasız kalmaması gerekiyor. Biz bir hukuk devletiyiz. Hukuk devleti için de hak ettikleri cevabı, hak ettikleri karşılığı da yine hukuk içinde göreceklerdir inşallah” dedi.
“SİYASET BİR SORUMLULUK İŞİDİR”
Siyasetin sorumluluk işi olduğuna da dikkat çeken Yılmaz, şunları kaydetti:
“Siyaset, her ağzınıza gelen söyleme, toplumu tahrik etme işi değildir. Toplumun faydası için, toplumun huzuru için, toplumun genel menfaati için sorumlu bir şekilde hareket etme konumundadır bütün siyasetçiler. Bunu yapmayanlar, çıkacak sonuçlardan da sorumludurlar. Yani direk olarak yapmamış olsalar da, tahrik edici bir üslup kullanan siyasetçiler, düşmanlaştırıcı, ötekileştirici bir dil kullanan siyasetçiler, toplumu siyaset yapmaya çağırmak yerine, sokağa çağıran siyasetçiler, bütün bu olup bitenlerden de sorumludurlar. Dolayısıyla onların da ahlaken ve siyasetten hesap vermesi gerekir. Bütün bu yaşanan hadiselerden onların da bir payı olduğunu özelikle vurgulamak isterim. Diğer taraftan seçim güvenliğine gelince, seçim güvenliğinin iki boyutu var. Bir toplumsal boyutu var, bir de kamusal boyutu var. Toplumsal olarak baktığımızda ben şunu ifade etmek isterim, kim sandığa giden bir insana baskı yapıyorsa, aslında irade gaspı yapıyor demektir, irade hırsızlığı yapıyor demektir. Hiç kimsenin bir başkasına baskı yapma hakkı yoktur. Bunu yapanlar, karşısındaki insana saygı duymayanlardır. Dolayısıyla kendisine de saygısı olmayan insanlardır. Herkesin özgür bir şekilde sandığın başına gitmesi lazım ve neyi hayırlı görüyorsa, vicdanıyla, aklıyla neyi iyi görüyorsa o yönde oyunu kullanması lazım. İnsanlara baskı yapanlar, şiddet uygulayanlar, tehdit edenler buna saygı duymayan insanlardır ve bunlara karşı bütün toplumsal kesimlerin ortak bir tavır koyması gerekir. Bu adeta bir hastalıktır. Şiddeti, baskıyı kullanmak, acizliktir, geri kalmışlıktır, ilkel bir zihniyettir ve davranış biçimidir. Bunu yapanlara ve bunu tenezzül edenlere karşı, bütün sivil toplumun, siyasi partilerin, medyanın hepimizin karşı durması lazım ve ilkesel bir şekilde karşı durması lazım.”
“SEÇİM GÜVENLİĞİ KONUSUNDA NE GEREKİYORSA YAPACAĞIZ”
Konuşmasında, seçim güvenliği konusuna da değinen Yılmaz, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Tabii ki sandık güvenliğini sağlamak, diğer taraftan da kamunun temel görevlerinden biridir. Biz bu anlamda da devlet olarak, hükümet olarak, kamu kurumlarımızla, güvenlik güçlerimizle, ne gerekiyorsa yapıyoruz, yapmaya devam edeceğiz. Halkımızın güvenli bir şekilde sandık başına gitmesi, oyunu kullanması için her türlü tedbiri alacağız ve ek bir amacımız var burada, insanların özgür bir şekilde, hiçbir baskı hissetmeden oylarını kullanmalarını sağlamak. Bunun için de kamu kurumları, güvenlik güçlerimiz ellerinden gelen tüm gayreti tabi hukuki bir mekanizma içerisinde gerçekleştireceklerdir. Bundan da halkımızın emin olması lazım.”