Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, "657 değişmez demiyoruz, elbette değişir. Biz 'İş güvencemize dokundurtmayız' diyoruz. Bizim kırmızı çizgimiz, iş güvencemiz" dedi.
Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın ve Memur-Sen Yönetim Kurulu üyeleri Ankara medyasıyla basın toplantısında bir araya geldi. Memur-Sen Genel Merkezinde düzenlenen programda gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtlayan Ali Yalçın, cuma namazı düzenlemesi, sahte diplomalı öğretmenler, 4/C'liler, taşeron ve üniversiteli işçiler, KİT'lerde temel ücret grupları ve yıpranma tazminatı hakkında açıklamalarda bulundu.
Başbakanlık tarafından cuma namazı için hazırlanan ve geçen hafta Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe giren düzenlemeye ilişkin değerlendirme yapan Yalçın, "Bundan sonraki süreçte cuma izniyle alakalı olması gereken mülki amirlerin, bürokrasinin kendi alanlarında yerel yöneticilerin kendi sorumluluk alanlarında bir an önce gerekli düzenlemeyi yaparak yerel saatleri de dikkate alarak mesai ayarlamasını ona göre yapması gerekiyor. Burada mesaiden çalan bir şey söz konusu değil, mola verme süresinin cuma namazına göre ayarlanması gerekiyor" dedi.
"TÜRKİYE BİR GARABETTEN KURTULDU"
Türkiye'nin bir garabetten daha kurtulduğunu anlatan Yalçın, "Ekseriyeti Müslüman olan bir ülkede cuma namazında kamu görevlilerinin farz ibadetini yerine getirememesi gibi bir durum dışarıdan Müslüman coğrafyada anlaşılır bulunmayan bir şeydi. Kaldı ki demokratik anlamda olgunlaşmış ülkelerde de çok garipsenen bir hadiseydi" diye konuştu.
Galler'de "Ramazan aylarında Müslüman öğrenciler oruç tutuyorlar, bunların performansı düşer" diye sınav yapılmadığını ve oradaki öğretmen sendikalarının bu uygulamayı desteklediğini anlatan Yalçın, sözlerine şöyle devam etti:
"Türkiye'de cuma namazıyla alakalı bir tane sözde sendikanın, çalışanların yaralarını sarmak yerine memleketin altını oymaya çalışan terör örgütlerinin yaralarını sarmaya çalışan bir konfederasyonun açıklama yapmış olması hakikaten yadırganacak bir şey değil. Çünkü insanların temel hak ve hürriyetleriyle uğraşsalar, dünya ölçeğindeki boyutuyla bu işe eğilmiş olsalar bunun böyle olmayacağını onlar da görecek. Ya da bu ülkede darbe planlarıyla isimleri yan yana getirilmiş, süreçlerden geçmiş, yargısal süreçleri devam etmiş bazı isimlerin ya da YARSAV diye ifade edilen kurumun başkanı Eminağaoğlu'nun cuma namazıyla ilgili genelgeye dava açtığını kamuoyuna duyurması hiç yadırgadığımız şeyler değil. Türkiye bu tortulardan kurtulacak, insanların temel hak ve hürriyetlerini kullanabildiği, kamu görevlilerinin mesai saatleriyle vicdani ve dini sorumlulukları arasında preslenmediği bir ülkeyi hep beraber ortaya çıkarmış olacağız."
"ÖZGÜRLÜK İÇİN 10 MİLYON İMZA' STARTINI VERDİK"
Ali Yalçın, Memur-Sen'in "Özgürlük İçin 10 Milyon İmza" adıyla, kamuda kılık-kıyafet özgürlüğü için imza kampanyası başlattığını açıkladı. Bugün söz konusu kampanyaya start verildiğini bildiren Yalçın, kamu görevlilerinin kılık kıyafet yönetmeliği nedeniyle yaşadığı mağduriyete dikkat çekti. "Kamusal alan" sözü üzerinden insanların temel özgürlüklerinin preslendiğini belirten Yalçın, daha önce kamuda başörtüsü yasağının kalkması için 7 ay sivil itaatsizliğin sürdüğünü ardından yasağın kalktığını hatırlattı.
Bir sorunu ortadan kaldırdıklarını ancak sorunun bir başka boyutuyla devam ettiğini vurgulayan Yalçın, şunları söyledi:"Mevcut yönetmelik bize yine şekil dayatmaya, bizi tornadan çıkmış haki yeşili, birbirinin ense tıraşına bakan adamlar olarak görmeye devam ediyor. 'Faulünüz şu kadar olmaz zorunda, kulak hizasını geçemez. Ense tıraşınız enseniz görünecek şekilde olacak. Bıyıklarınız üst dudağı ihlal edemez, aşağıdaki dudağı da taciz edemez. Giydiğiniz pantolonun kumaşı şu şekilde olacak. Kazağınız balıkçı yaka olamaz, v yaka olmak zorunda ve kravat alttan gözükmek zorunda' gibi son derece anti demokratik, son derece temel hak ve hürriyetlerle çelişen dayatma devam ediyor. Kamu görevlileri içerisinde üniversitedeki hocalarımız bu anlamda top sakalını da bırakırken isterse normal sakal da bırakırken, saçlarını uzatabilirken, kot pantolonla derse gelebilirken bir aşağıya indiğiniz zaman onlar da eğitimci olan öğretmenler bu anlamda, 'Hayır, hepinizi haki yeşili göreceğiz ve şu standardın içinde göreceğiz' cenderesi içinde devam ediyorlar. Sağlıkçısından tarım ormanda çalışana, bayındırlığına, haberleşmesine kamuda bütün alanlarda bu dayatma, diretme devam ediyor. Biz de Memur-Sen olarak kamusal alan yalanının bir parçası olan, Kenan Evren'in 82 model yönetmeliğine itirazımızı sürdürüyor, sivil itaatsizliğimizi bu anlamda devam ettiriyoruz."
"4/C'LİLER KADROYA GEÇİRİLMELİ"
Yalçın, açıklamalarının ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı. Yalçın, 4/C'li personelin kadroya alınmasına ilişkin soruya şöyle karşılık verdi:"Memur-Sen olarak 4/C statüsünde kamu görevlisi istihdamını başlangıçtan itibaren 'kanayan yara', 'sosyal dinamit', 'insan onuruna yakışmayan istihdam' olarak nitelendirdik. Bu anlayışla, toplu görüşme sürecinde de toplu sözleşme görüşmelerinde de 4/C'li arkadaşlarımızın kadroya alınması, çalışma şartlarının, mali haklarının iyileştirilmesi mücadelesini verdik. Bu çalışmalar sonucunda, çalışma sürelerinin 11 aydan 11 ay 28 güne çıkarılması, emekli oluncaya kadar istihdam edilmeleri, öğrenim durumlarına göre ücretlerinin arttırılması, bir kez sözleşme imzalamaları, doğum izni, mazeret izni ve aile yardımı gibi imkanlardan yararlanmalarını sağladık. Ancak, asıl ve mutlak hedef, kadroya geçmeleri, kariyer-liyakat sistemine dahil olmalarıdır bizim için."
Yalçın, 4/C'lilere ilişkin açıklamalarını şöyle sürdürdü:"3. Dönem Toplu Sözleşme'de ek ödemelerinin artırılması, fazla çalışma ücretinden aile yardımından yararlanma haklarının devamı gibi mali haklar yanında, 4/C statüsünden kurtulmaları yönünde çalışma yapılması kararı aldık. Bu çalışmanın bizim için 'evet' noktası 4/C statüsünden kadroya geçirilmeleridir. Bu yönde girişimlerimiz, temaslarımız sürüyor. TBMM'ne en kısa süre içerisinde bizim hedefe ulaşmamızı sağlayacak tasarı ve teklifin sunulmasını sağlamak amacıyla Maliye ve Çalışma Bakanlıkları ile Devlet Personel Başkanlığı nezdinde çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Biz 3. Dönem Toplu Sözleşmenin 36. maddesindeki hükmü, en kısa sürede kazanıma dönüştüreceğimize inanıyoruz."
EK ÖDEME ALAN 4/C'LİLER
Mahkeme kararıyla ek ödeme alan 4/C'liler hakkında açıklama yapan Yalçın, sözlerine şöyle devam etti:"3. Dönem Toplu Sözleşmesinin mali haklar yönüyle ilk kez hayata geçen hak ve kazanımlarından biri 4/C'li personelin ek ödeme hakkından yararlandırılması olmuştur. Bu noktada, bu kazanımın hayata geçtiği sürede, bazı kurum ve kuruluşlarda görev yapan 4/C'li personel adına açılan/açtığımız davalar sonucunda mahkeme kararıyla ek ödeme hakkından yararlanan arkadaşlarımız vardı. Bizim toplu sözleşmeyi imzalamamızdan sonra, bazı kurum ve kesimler 4/C'lileri mağdur etti vaveylası kopardılar. Oysa gerçek durum bu değil. Toplu Sözleşme hükmünde, bütün 4/C'lilere ek ödeme ödenmesi var. Toplu sözleşmenin ilgili maddesinde mahkeme kararıyla ek ödeme almakta olanların ek ödemelerinin kesilmesi ya da mahkeme kararıyla ek ödemeden yararlananların toplu sözleşmeyle elde edilen ek ödeme hakkından yararlandırılmaması gibi bir hüküm ve ifade bulunmuyor. 500'e yakın arkadaşımızın ek ödeme aldığı fakat toplam 25 bine yakın 4/C'li personel olduğu gözetilirse 24 bin 500 civarında arkadaşımızın ek ödeme mağduriyetini giderdik. Diğer 500 arkadaşımız hem toplu sözleşme kaynaklı ek ödemeyi hem de aksine bir yargı kararı oluşmadıkça yargı kararına dayalı ek ödemeyi almaya devam edebilirler."
TAŞERON VE ÜNİVERSİTE MEZUNU İŞÇİLERE MÜJDE
Taşeron ve üniversite mezunu işçiler konusunda da açıklamalarda bulunan Yalçın, şunları söyledi:
"Bu konu son derece önemli. Hem kendi mecrasında hem de etkileyeceği mecralar yönüyle. Taşeron işçi statüsünde bulunanların ve üniversite mezunu işçilerin kadroya alınması bizim yıllardır dile getirdiğimiz bir husus. Biz kamudaki asli ve tek istihdamın kadrolu statü olması duruşumuzu bu konuda da temel yaklaşım olarak ortaya koyduk. Ancak burada özellikle ifade etmemiz gereken bir durum var. 657 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinde yer verilmeyen işçi ve taşeron çalışanların kadroya geçirilmesi yönünde bir düzenleme yapılırken, 657 sayılı Kanun kapsamındaki 4/C ve 4/B kapsamındaki personelin sonraya bırakılması işin doğasına, kamu personel sistemi paradigmasına, kamu hizmeti perspektifine uygun olmaz. Kaldı ki, gerek seçim programında, gerek hükümet programında gerekse acil eylem planında 'asıl işi yapmak' ve 'kamu görevlileri tarafından yürütülen işleri görmek' ön şartı üzerinden sırasıyla taşeron ve kamudaki üniversite mezunu işçileri kamu personel sistemine üstelik kadrolu statüde dahil edilirken kamu personel sistemi içerisindeki 4/C'lilerin ve 4/B'lilerin kadrolu hale getirilmemesi olağan dışı olur. Bu iki sorun hakkında da kısa süre içerisinde olumlu sonuçlanacağı yönünde beklenti içerisinde olmamızı sağlayan somut adımlar, sonuç getirici çalışmalar başladı."
"KİT'LERDE ÜCRET GRUPLARI DÜZENLEMESİ KAYNAKLI MAĞDURİYETLER GİDERİLECEK"
Yalçın, KİT'lerde temel ücret gruplarının 5'ten 3'e düşürülmesine ilişkin çalışma hakkında ise şunları kaydetti:"KİT'lerde temel ücret grupları konusu bizim yıllardır üzerinde durduğumuz, talep, teklif ve taslağa dönüştürdüğümüz bir konudur. Bununla ilgili taslak çalışmalarımızı üç toplu sözleşme de teklif olarak sunduk ve Devlet Personel Başkanlığına ayrıntılı ve gerekçeli bir bilgilendirme yaptık. Bizim bu yıl teklifimiz genel bir çerçeve olarak toplu sözleşme metnine girdi ve temel ücret gruplarının yeniden düzenlenmesi konusunda 31/1/2016 tarihinde tamamlanacak bir çalışma yapılması konusunda uzlaşıldı. Bu hüküm çerçevesinde Maliye Bakanlığı, Kalkınma Bakanlığı, Hazine ve Devlet Personel Başkanlığının birlikte yürüttüğü çalışmalar sonucunda bir taslak hazırlandı. Bu taslak yakın zamanda ilgili kamu kurum ve kuruluşların öneri ve değerlendirmesine sunulacak. Aynı şekilde yetkili konfederasyon ve sendikalara da taslağın son şekli gönderilecek ve büyük bir ihtimalle 31/1/2016 tarihi itibariyle KİT'lerde ücret grupları düzenlemesi kaynaklı mağduriyetler giderilmiş olacak. Bir başka ifadeyle, çalışma yapılması şeklindeki toplu sözleşme hükmü kazanıma dönüşmüş olacak."
"FİİLİ HİZMET ZAMMINA İLİŞKİN BEKLENTİLERİ KARŞILAYACAK DÜZENLEMENİN YÜRÜRLÜĞE GİRECEĞİNE İNANIYORUZ"
Fiili hizmet zammına ilişkin beklentileri karşılayacak düzenlemenin yürürlüğe gireceğine inandıklarını da açıklayan Yalçın, şunları söyledi: "5510 sayılı kanunun ya da bir diğer ifadeyle sosyal güvenlik reformunun ürettiği ve halen devam eden mağduriyetlerden biri hiç kuşkusuz yıpranma tazminatı ya da kanundaki ifadesiyle 'fiili hizmet zammı süresidir. Fiili hizmet zammı süresine ilişkin bugün ciddi boyutlara ulaşan ve toplu sözleşme metninde yer almasını sağlayan süreç, ilk girişimi, o tarihte Başbakanımız olan Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın katıldığı Türkiye Buluşması programında Sağlık-Sen'in doğrudan Cumhurbaşkanımıza ilettiği talep ve Sayın Cumhurbaşkanımızın da bu talebe olumlu cevap vermesiyle başladı. Bu süreç ve sonrasındaki takibimizle toplu sözleşmede varılan uzlaşmaya dayalı olarak ilk toplantısını Ekim ayında gerçekleştiren biri genel olmak üzere ve sekiz hizmet koluna mahsus alt komisyon olmak üzere komisyon kuruldu. Komisyonlar, sendikalar, ilgili kurum ve kuruluşların katıldığı komisyonlar çalışmalarını yürütüyor. Biz bu komisyonlardan çıkan raporların ışığında 2016 yılı içerisinde başta sağlık çalışanları olmak üzere fiili hizmet zammına ilişkin beklentileri karşılayacak düzenlemenin yürürlüğe gireceğine inanıyoruz. Bunun için çalışıyoruz."
YENİ TASARI HAKKINDA ÖZEL AÇIKLAMALAR
Yakın tarihte TBMM'ye sunulan, kadın çalışanlara, emniyet hizmetleri personeline yönelik düzenlemeler ve tasarıda yer alan gençlere yönelik pasaport harcı, sağlık harcamaları noktasında muafiyet ve istisnalar hakkında açıklamalarda bulunan Yalçın, "Torba kanun içerisinde doğrudan 657 sayılı kanunda kadın kamu görevlilerine yönelik yapılacak değişikliklerin neredeyse tamamı bizim yıllardır dile getirdiğimiz hususlar. Ancak bir çekincemizi, itirazımızı ve uyarımızı da birazdan ifade edeceğim. Kadın kamu görevlilerinin doğum sonrası aylıksız izin sürelerinin kademe ve derece ilerlemesinde değerlendirilmesi bizim önerimizdir ancak bizim bir önerimiz daha vardı. Her doğum için ilave bir kademe verilmesi ve emeklilik süresinden bir yıl düşülmesini teklif etmiştik. Bu tasarı için de buna yer verilmemesini eksik görüyoruz" dedi.
ALİ YALÇIN'DAN KADIN KAMU GÖREVLİLERİ KONUSUNDA UYARI
Yalçın, kadınların 'annelik' gibi hem manevi hem de toplumsal görevi nedeniyle iş ve ev hayatının yoğunluğunda ezilmemesi için birinci doğumda 2, ikinci doğumda 4, üçüncü doğumda 6 ay yarı zamanlı çalışma yapma hakkı tanınması yerine tam maaşın ödenmesi suretiyle en az 2 yıl süreyle izinli sayılması, bu süreden sonra ise günlük çalışma süresi 4 saate düşürülmek ve tam maaş ödenmek koşuluyla kadın kamu görevlilerinin annelik sıfatı üzerinden pozitif ayırımcılıktan yararlanmasını istediklerini söyledi. Yalçın, diğer taraftan, kadın kamu görevlilerinin doğum sonrası yarı zamanlı çalışmaya tabi tutulmasını öngören hükmü, ilerleyen süreçte esnek çalıştırma, esnek istihdam gibi uygulamalara geçiş için bir pilot uygulama olarak görülmemesi konusunda özellikle uyarımızı yapmak istiyoruz. Bu anlamda, 657 sayılı Kanun içerisinde yarı zamanlı çalışma ifadesinin kullanılması yerine yarım gün annelik izni ibaresinin kullanılmasını ve başka bir yarı zamanlı çalışma düşüncesine kanun içeriğinde yer verilmesini istemediğimizi bir kez daha hatırlatıyoruz."
"EMNİYET HİZMETLERİNDE 3000 EK GÖSTERGE DOĞRU BİR YAKLAŞIM DEĞİL"
Emniyet hizmetleri sınıfında görev yapanların özel hizmet tazminatlarında artış yapılması ve ek göstergelerinin yükseltilmesinin doğru ancak eksik olduğunu vurgulayan Yalçın, şöyle konuştu:
"Ek gösterge konusunda öğretmenlerin, sağlık çalışanlarının ve farklı kurumlardaki il müdürlerinin 3600 gösterge beklentisi yıllardır bizim tarafımızdan seslendirildi ve toplu sözleşmeye teklif olarak getirildi. Bu bilinmesine rağmen, ek gösterge konusunu sadece emniyet hizmetleri ile sınırlı yapmanın üstelikte o arkadaşlarımızın da 3600 ek gösterge beklentisi yerine 3000 olarak belirlenmesinin doğru bir yaklaşım olmadığı kanaatindeyiz. Diğer taraftan, aynı kanun kapsamında genç girişimcilere, lise ve üniversiteden yeni mezun olan gençlere yönelik girişimci desteği, sağlık giderlerinin karşılanması ve gelir testinden muaf tutulmalarını önemli birer sosyal devlet yaklaşımı olarak görüyoruz. Aynı şekilde yüksek öğrenime devam eden gençlerden pasaport harcı alınmamasını da gençlere yönelik önemli bir destek olarak görüyoruz."
"İŞ GÜVENCESİ KIRMIZI ÇİZGİMİZ"
Yalçın, iş güvencesi hakkında ise "657 değişmez demiyoruz. Elbette değişir. Biz 'iş güvencemize dokundurtmayız' diyoruz. Bizim kırmızı çizgimiz iş güvencemiz" dedi.
Yalçın, "Doğu ve Güneydoğu'da ortaya çıkan diplomasız öğretmenler konusunda sizin hükümete yardımcı olacağınız bir çalışma var mı?" sorusuna şu yanıtı verdi:
"Sadece Doğu ve Güneydoğu'da değil Türkiye'nin her tarafında bu tip insan olabilir. Sahtecilik ve kendisini üniversite mezunu göstererek kamuya girmiş insanlar her zaman için olabilir. Bu ülkede KPSS'de soruların nasıl çalındığı, nasıl dağıtıldığı, nasıl bir organizasyonun, kirli bir şebekenin insanların haklarını gasp ettiği konusunda gördüğümüz şeyi bütün kamuoyu gördü ve bütün Türkiye bunu hayretle ibretle müşahade etti. Bu şekilde kamuya haksız bir şekilde giren, kamuyu dolandıran, sahtecilik yapan, kalpazanlık yapan, belge düzenleyen kim varsa bu bir hak değildir, bu bir gasptır. Bu sırada bekleyen insanların gasp edilmesidir. Bu konuda kim varsa mutlaka incelenmeli, detayına vakıf olunmalı ve gasp ettiği hak alınarak sırada bekleyen bu anlamda üniversite bitirmiş, KPSS'ye girmiş, atanma umudu içinde hayal kuran ve hayatın zorluklarıyla karşılaşan arkadaşlara bu hakkın teslim edilmesi gerekir. Bu anlamda iptal edilen ve bu konuda yoğunlaşılan sahtecilik konusunda atılan adımları sonuna kadar destekliyoruz. Bizim tabi bir hafiye niteliği görmemiz söz konusu değil. Bizim bu anlamda insanların siciline ilişkin, mezuniyetine ilişkin bir takip süreci işletmemiz gibi yükümlülüğümüz de zorunluluğumuz da yok. Ama bu anlamda devletin kendi kademeleri olarak ortaya koyacağı bu tip yaklaşımlara sonuna kadar destek vereceğimize ilişkin bir irade beyanımız bu vesileyle söz konusu olmuş olsun. Sonuna kadar destekliyoruz."